♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Film Kritikleri

Kitap Kritikleri

Dizi Kritikleri

Son Yazılar

İkinci El Kimono Dükkânı: Maskenin Çağrısı

Salı, Aralık 30, 2025

İnsanın kendini çaresiz hissettiği, gerçeği kabullenmekten kaçındığı anlarda vücudu yerinde dursa da zihni hep bir kaçış arayışındadır. Bu arayış da genellikle yaratımla olur. Bulamadığı alternatifi kendi zihninde yaratır insan. Düş dünyasında başka bir kapı açar. O kapıdan, yalnızca kendisine ait olduğuna inandığı bir dünyaya adım atar. Yarattığı bu alternatif gerçeklik bir kaçış gibi görünse de rahatlamak için sığınılan yerdir. Dünyanın büyük travma dönemlerinde yazarların zihni o kaçışlara yönelmiş ve büyük başyapıtlar da tam o dönemlerde çıkmıştır. “Peter Pan”ın var olmayan ülkesinin savaşta ölen onca çocuğun akıbetine açılan bambaşka bir kapı olması gibi sayısız örnekten bahsedebiliriz. Kurgunun sıklıkla başvurduğu bu kaçış formülünü uygulayan bir kitaba daha kavuştuk. “İkinci El Kimono Dükkânı” sayfalarını çevirecek okuru başka bir dünyaya çağırıyor. 

İkinci El Kimono Dükkânı okurla ilk olarak 2022 yılında sessiz çizgi roman olarak buluşmuş. Bu baskının gördüğü yoğun ilginin karşılığını da “Uluslararası Manga Ödülleri”nde Bronz ödül kazanarak almış. Sonrasında hikâyeye ağırlık veren genişletilmiş versiyon ile yeniden okur karşısına çıkmış. Athica’nın yeni serisi “Light Novel”in üçüncü kitabı olarak Özlem Esmergül’ün çevirisiyle hayli şık bir edisyonla raflarda yerini aldı. Kuşe kağıda renkli basılan kitabın terim dizini de ekli edisyonu atmosferi katlayarak Kratochvílová’nın zihninden geçenlere en yakın halini sunuyor olsa gerek.

Çalışmalarında Angry Albatros mahlasını kullanan Çek illüstratör Katarina Kratochvílová, analog ile dijital dünyayı aynı potada eritmeyi seven bir isim. Genellikle dergi kapakları, çocuk kitapları ve oyunlar için üretiyor. Kendi sesini, çizgisini bulmuş ayırt edici bir özelliğe sahip bir sanatçı. Çocuk ve genç yetişkin dünyasına yönelik işler çıkaran Kratochvílová’nın beslenme kaynakları da sıklıkla halk sanatları ve japon kültürü. Kendine özgü çizimleri bu zengin harmandan oluştuğundan kitabı elinize aldığınızda bunun bir japon’un elinden çıkmadığını görünce şaşırıyorsunuz. 

Adından anlaşıldığı üzere bir İkinci El Kimono Dükkânı’nda başlıyor hikâye. Sessiz ve huzurlu bir ortamda renk renk kimonolarla zenginleşen bu yerin sahibi büyükanne ve torunu Suzu ile tanıştırıyor okuru. Her şeyin yıllarca aynı kalmasıyla istikrarlı bir yer. “Şüphesiz, burası zamanın içinde kaybolmuş bir yer… Huzurunu bozma isteğime rağmen beni fazlasıyla büyülüyordu bu sükûnet.” diyor Suzu ve ekliyor: “Kimono dükkânı, hikâyeleriyle ve müşterileriyle, benim gibi insanları kendine çeken güçlü bir girdap gibidir adeta. Bu girdabın içinde, asla bozulmayan bir huzur vardı.” Kimononun nelere kadir olduğunu da anlatıyor. “Kimono kumaşlarının üzerindeki desenlerin renkli bir nehir gibi akışı, beni her zaman etkilemiştir. Parmaklarımı karmaşık çiçek desenlerinin üzerinde gezdirdiğimde, kumaşa gömülmüş anıları hissedebiliyordum sanki.” Geleneksel kültürün, kıyafetlerin günümüzde temsil ettiği şeyleri yitirmesine dair de bir sözü var. Sınıf arkadaşları tarafından dalga geçilen Suzu’nun “Sonrasında fark ettim ki, hepsi aynı görünmek istiyorlardı aslında; aynı saç bandı, aynı gömlek, aynı elbise… Birlikte benzer desenlere ve tonlara sahip bir saksağan sürüsü gibi görünüyorlardı da zaten. İşte o zaman, onların farklı olmaktan korktuklarını hissettim. O andan itibaren kimono, benim için her şeyden önce, ‘farklı olma cesareti’ anlamına geldi.”

Adını tören enstrümanı bir zilden alan Suzu’nun büyükannesinin sık sık doktora gitmek zorunda kalması ve giderek kötüleşen sağlığının onu kaçınılmaz sona sürüklediğini öğreniyoruz. Kimono çekmecesindeki bir maske ile her şey değişiyor. “Bu maske seni bekliyordu… Başka dünyalara yolculuk etmek için cesaretin olmalı… Bu maske bir tek seni bekliyordu.” cümleleriyle fantastik evrenin o seçilmiş kişisinin peşinden maceraya atılıyoruz. Tedavisi olmayan bir hastalıktan dolayı sayılı günleri kalan büyükannesini sağlığına kavuşturmaya ek olarak kendisiyle ilgili gerçekleri öğrenmek için bir arayışa çıkar Suzu. Elbette hem zamanla yarışmak hem de bu gizemli dünyayı keşfetmek zorundadır. Yine renkler, dokular ve özgünlükle dolu bir dünyada arayışla ilerliyor hikâye. Kaçınılmaz sonla karşılaşıldıktan sonra açılan başka diyar ve çözümü orada arama, alternatif bir gerçek yaratma formülü giriyor devreye. 

Kratochvílová benzer öykülerde sıklıkla başvurulan farklı türlerin öğelerini alma klişesine uğramadan aynı tonda ilerliyor. Ekstra soslarla ya da karakterlerle bölünmeden başladığı gibi minimal ilerliyor. Tahmin edilebilir bir ilerleyişle okura istediğini de veriyor. Hikâyenin gücü de tam olarak burada zaten. Bir annenin çocuğuna anlattığı bir masal gibi… Kısa, öz ve sıcacık.

Her yaştan okuru içine çekebilecek bir hikâye sunuyor İkinci El Kimono Dükkânı. Çizimlerin de etkisiyle oluşan güçlü atmosferi okuru hemen içine alırken maskenin çağrısına uyan herkesi başka dünyalara sürükleyerek bir solukta bitiyor. Japon kültürünün sembolizminden beslenmesi, özgün tatlar barındırması ve farklı olma cesaretine dair teşvikiyle çok sevilesi bir diyar. “İkinci el kimono dükkânımızın kapısı herkese açık. Dikkatli bakın yeter.” diyor ki, hiç tereddüt etmeden çağrıya uyanları keyifli anlar bekliyor.

Manu Larcenet’ten Kıyamet Sonrası Bir Yolculuk: Yol

Pazartesi, Aralık 29, 2025

Dünyaca ünlü çizer Manu Larcenet’nin imzasını taşıyan ve özgün adı La Route olan çizgi roman, Kara Karga Yayınları tarafından Yol adıyla Türkçeye kazandırıldı. Eser, modern edebiyatın en sarsıcı anlatılarından biri kabul edilen Cormac McCarthy’nin aynı adlı romanından uyarlanıyor.

Yol, kıyamet sonrası bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bir baba ile oğlunun sessiz, sert ve insanlık onurunu sınayan yolculuğunu konu alıyor. Larcenet’nin neredeyse tamamen gri tonlardan oluşan çarpıcı çizgileri; yıkım, yalnızlık ve umutsuzluk atmosferini kelimelere ihtiyaç duymadan okura aktarıyor. Diyalogların azlığı ve görsel anlatımın ağırlığı, eseri klasik bir uyarlamanın ötesine taşıyarak bağımsız bir sanat yapıtına dönüştürüyor.

Minimalist ama son derece yoğun bir anlatı kuran Yol, şiddeti estetize etmeden, hayatta kalmanın bedelini ve insan olmanın kırılgan sınırlarını gözler önüne seriyor. Baba–oğul ilişkisi üzerinden umut, vicdan ve merhamet kavramları; karanlık bir dünyanın içinde sessiz ama güçlü bir biçimde sorgulanıyor.

Grafik roman alanında çağdaş bir başyapıt olarak kabul edilen Yol, edebiyat ve çizgi roman arasındaki sınırları bulanıklaştıran yapısıyla, hem Cormac McCarthy okurları hem de nitelikli grafik roman takipçileri için önemli bir eser olarak öne çıkıyor.

Yol, Manu Larcenet’nin etkileyici görsel diliyle, kıyamet sonrası bir dünyanın insan ruhunda açtığı yaraları anlatan sarsıcı bir okuma deneyimi sunuyor.

 Arka Kapak Yazısı:
“Aklına ne koyduğuna dikkat et, çünkü onlar sonsuza dek orada kalır.”

Yol / Manu Larcenet
Orijinal Adı: La Route
Çevirmen: Damla Kellecioğlu
Türü: Çizgi Roman
Yayınevi: KaraKarga Yayınları
Sayfa Sayısı: 176
Fiyatı: 740 TL

Serhan Kurşun’dan Şiirsel Bir Anlatı, Epik Bir Arayış: Kıyısız Ada

Pazartesi, Aralık 29, 2025

Serhan Kurşun’un yeni kitabı Kıyısız Ada, bir İnkılâp Kitabevi markası olan Gutenberg Yayınları’ndan çıktı. İnsanlık tarihinin en eski sorunlarından birine odaklanan kitapta “Ne zaman öleceğim?” sorusundan hareketle insanın yaşam ile ölüm arasındaki yolculuğu anlatılıyor. Bu sorunun peşine düşen Kostas isimli kahramanın arayışı; mitolojik bir atmosferde, epik bir anlatıyla sunuluyor.

Yazar, okuru mitolojinin, felsefenin ve içsel hesaplaşmanın iç içe geçtiği bir serüvene davet ediyor. Kostas’ın küçük yelkenlisiyle denize açılmasıyla başlayan yolculuk ölümün zamanını öğrenme arzusundan çok daha derin bir hesaplaşmaya dönüşüyor. Kostas; tanrılarla konuşuyor, kendi iç sesini dinliyor, benliğiyle yüzleşiyor. 

Şiirsel dili ve epik anlatısıyla Kıyısız Ada her adımda hem varoluşa hem insana dair kadim bir hakikati ortaya çıkartıyor. Kendi iç yolculuğuna çıkmaya cesareti olanlara seslenen yazar, okuru kahramanın kendini yeniden kurma çabasına tanık ederken aynı zamanda varoluşa dair sorularla da baş başa bırakıyor. 

Arka kapak
Ne zaman öleceğinizi bilmek ister miydiniz?
Kostas, bu sorunun cevabını bulabilmek için küçük yelkenlisiyle denize açılır. Yolculuğu kısa sürede bir varoluş sancısına, destansı bir serüvene dönüşür. 
Kendi varlığının anlamını sorgular; mitolojik tanrılarla konuşur, sustuğunda bile iç sesi yankılanır. Zamanla, arzularla ve erdemle hesaplaşır; benliğiyle yüzleşir. 
Sormaktan vazgeçmeyen Kostas, sonunda bambaşka bir hakikatin kapısını aralar ve gördüğü şey; ölümün değil yaşamın ağırlığıdır. 

Kostas, acının içinden geçerek kendini yeniden bulmaya çalışırken okur da kendi varoluşuyla yüzleşmeye davet edilir. Kostas’ın yolculuğu, şiirsel dili, felsefi ve mitolojik atmosferiyle bir tragedya gibi akar; antik bir destan havası taşır. Her satırda insan ruhunun en derin sorularına dokunur.

“KOSTAS: Bir Varoluş Yolculuğu”
bir düş kadar büyülü, 
bir ağıt kadar kadim, 
bir doğum kadar yalın bir anlatıdır.
Kendi iç yolculuğuna çıkmaya cesareti olanlar için…

Kıyısız Ada / Serhan Kurşun
Gutenberg Yayınları
208 Sayfa
220 TL

Can Temiz’den Gücün, Şiddetin ve Mirasın Karanlık Romanı: Rahatsız Edici Miktarda Kan

Pazartesi, Aralık 29, 2025

Yazar Can Temiz, yeni romanı Rahatsız Edici Miktarda Kan ile okuru hem fiziksel hem de psikolojik olarak tekinsiz bir dünyanın içine çekiyor. Karakarga Yayınları etiketiyle yayımlanan roman, kanla kaplı bir binadan kaçışla başlayan ve giderek karanlıklaşan olay örgüsüyle çağdaş edebiyatın rahatsız edici anlatıları arasında güçlü bir yer ediniyor.

Romanın merkezinde, geçmişiyle ve içinde bulunduğu yapıyla hesaplaşmak zorunda kalan Lila yer alıyor. Okur; kapıları kilitli odalar, açıklanamayan olaylar, gizemli bir tarikat ve giderek anlamını yitiren gerçeklik duygusu eşliğinde ilerleyen bir anlatının içine giriyor. Kan, yalnızca bir şiddet unsuru değil; roman boyunca hem mekânların hem de karakterlerin üzerini kaplayan bir atmosfer olarak karşımıza çıkıyor.

Rahatsız Edici Miktarda Kan, yüzeyde gerilimli ve karanlık bir olay örgüsü sunarken, derinlerde gücün nasıl kurulduğunu, kurumların birey üzerindeki görünmez şiddetini ve miras kalan travmaların nasıl sürdürüldüğünü sorguluyor.

Roman ilerledikçe, tarikat benzeri yapılanmalar, hiyerarşik ilişkiler ve açıklanamayan ritüeller aracılığıyla kontrol, itaât ve suç kavramları bulanıklaşıyor. Okur, Lila’yla birlikte yalnızca bir binadan değil; güç, aile ve geçmişten kaçmaya çalışıyor.

Grafik şiddet, psikolojik baskı ve tekinsiz atmosferiyle Rahatsız Edici Miktarda Kan, okuru konfor alanından çıkarmayı amaçlayan, rahatsız edici olmayı bilinçli biçimde seçen bir roman. Can Temiz, bu yeni romanında hem anlatı dünyasıyla hem de alt metniyle okuru uzun süre etkisi altında bırakan karanlık bir edebi evren kuruyor.

Rahatsız Edici Miktarda Kan / Can Temiz
Türü: Roman
Yayınevi: KaraKarga Yayınları
Sayfa Sayısı: 368
Fiyatı: 390 TL


Susie Hodge’un Kaleminden: Çağdaş Sanatın Kısa Öyküsü

Pazartesi, Aralık 29, 2025

Sanatın en heyecan verici ve en tartışmalı dönemine çarpıcı bir giriş yapmaya hazır mısınız? Arazi sanatından performans sanatına, geleneksel yağlıboyalardan dijital dünyanın yeni fenomeni NFT’lere kadar 49 temel eser. Bu eserlerin ilişkili olduğu en önemli sanat akımları, temalar ve teknikler.

Çağdaş Sanatın Kısa Öyküsü’nde çağdaş sanatın neden ve nasıl geliştiği gözler önüne serilirken, öncü sanatçıların hayal gücüyle şekillenen yenilikçi yaklaşımlar da mercek altına alınıyor. Susie Hodge’un kaleminden çıkan bu kitap, çağdaş sanatı herkes için anlaşılır kılıyor. 1960’ların sonundan bugüne uzanan çığır açıcı sanatın keyfini çıkarmak ve onu derinlemesine kavramak isteyen herkes için ideal bir başlangıç noktası.

Deniz Öztok’un İngilizce aslından çevirdiği Çağdaş Sanatın Kısa Öyküsü raflarda.

Çağdaş Sanatın Kısa Öyküsü / Susie Hodge
Çevirmen: Deniz Öztok
Hep Kitap
Basım Özellikleri: 150 gr. Mat kuşe, Ciltli
Sayfa Sayısı: 224
Fiyatı: 1.250,00 TL

Akutagawa Ödüllü Uluslararası Çok Satan Roman “Kambur” Türkçede!

Pazartesi, Aralık 29, 2025

Japon edebiyatının çarpıcı sesi Saou Ichikawa, beden, arzu ve toplumsal normlar üzerine sarsıcı bir romanla okurla buluşuyor.

Japon edebiyatının en prestijli ödüllerinden Akutagawa Ödülü’ne layık görülen ve uluslararası alanda geniş yankı uyandıran Saou Ichikawa’nın Kambur adlı romanı, Beyaz Baykuş Yayınları etiketiyle Türkçede yayımlandı. Orijinal adı Hunchback olan eser, bedenin sınırları, engellilik, cinsellik ve bireysel özgürlük gibi konuları alışılmış kalıpların dışına çıkarak ele alıyor.

Kas hastalığı nedeniyle solunum cihazı kullanan ve elektrikli tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdüren Ichikawa, romanında ağır engelli bir kadın karakterin iç dünyasını merkeze alıyor. Toplumun “bakılmaması gereken” alanlara ittiği bedeni, arzuyu ve düşünceyi açık, cesur ve sarsıcı bir dille görünür kılan Kambur, okuru rahatsız etmeyi göze alan bir edebi deneyim sunuyor.

Roman, engellilik temsiline dair yerleşik anlatıları kırarken; bakım, bağımlılık, mahremiyet, cinsellik ve güç ilişkilerini çarpıcı bir iç monolog üzerinden sorguluyor. Ichikawa’nın metni, yalnızca kişisel bir hikâye değil, aynı zamanda modern toplumun beden politikalarına yöneltilmiş güçlü bir edebi itiraz olarak öne çıkıyor.

2023 yılında Japonya’da yayımlanan Kambur, kısa sürede edebiyat çevrelerinde büyük ilgi uyandırarak uluslararası çok satanlar arasına girdi ve Booker Ödülü uzun listesinde yer aldı. Türkçeye Ebru Sarıkaya tarafından çevrilen roman, Beyaz Baykuş Yayınları’nın edebiyatta sınırları zorlayan eserler serisinin dikkat çekici halkalarından biri olarak raflardaki yerini aldı.

Arka Kapak Yazısı:
Bedenin mahkûmiyetinden zihnin özgürlüğüne…

Shaka, Japonya’nın dar apartman odalarından birinde, solunum cihazına bağlı, kıpırtısız bir bedenin içinde ama uçsuz bucaksız bir zihnin özgürlüğüyle yaşıyor.  Ağır kas hastalığıyla doğan, dünyayla ilişkisini dijital ekranlardan kuran bir kadının gözünden, yaşamın görünmeyen yüzünü anlatıyor Kambur.

Erotik içerikler yazarak para kazanan, dijital forumlarda üniversite öğrencisi kimliğiyle tartışmalara katılan, geçmişte olamamış hayatları düşleyen, “normal”liğe uzaktan ama keskin bir bakış atan bir anlatıcı var karşınızda.

Bu roman, topluma ait olmamanın, sürekli gözetlenmenin, yardım edilen ama asla tam olarak dinlenmeyen bir hayatın içinden yükseliyor.

Mizah ile hüzün, erotizm ile yalnızlık, marjinallik ile entelektüel analiz aynı potada eriyor.

“Olağanüstü bir edebiyat. Nokta.” — Johanna Hedva

“Japon edebiyatında bir fenomene dönüşen Kambur, cinsellik, engelli olmak ve güç üzerine hem inanılmaz hem de sarsıcı bir roman.” — International Booker Prize Jürisi

“Unutulmaz bir edebiyat... Bedeni merkeze alan bir gerilim... Tam anlamıyla mucizevi.” — The New York Times Book Review


Kambur / Saou Ichikawa
Orijinal Adı: Hunchback
Çevirmen: Ebru Sarıkaya
Yayınevi: Beyaz Baykuş Yayınları
Türü: Roman
Sayfa Sayısı: 72
Fiyatı: 150 TL

Laura Pérez & Pablo Monforte’den duygusal bir grafik roman: Kazazedeler

Pazartesi, Kasım 17, 2025

KaraKarga Yayınları, İspanya’nın dikkat çeken yaratıcı ikilisi Laura Pérez ve Pablo Monforte’nin ortak çalışması olan Kazazedeler adlı grafik romanı Türkçede okurlarla buluşturdu.

Metinleri Pablo Monforte, çizimleri ise Laura Pérez tarafından yapılan eser; iki genç karakterin, Alejandra ve Julio’nun kesişen ama farklı yönlere savrulan hayatları üzerinden, modern dünyanın yalnızlığını ve içsel çatışmalarını anlatıyor

Görsel diliyle sinematik bir atmosfer kuran Kazazedeler, 1980’lerin Madrid’inden başlayarak 1990’ların Barselona’sına uzanan bir hikâyede, şehir yaşamının içinde kaybolmuş bireylerin sessiz çığlıklarını duyuruyor. Pérez’in zarif çizimleri ile Monforte’nin melankolik anlatısı birleşerek, büyüme sancılarını, aidiyet arayışını ve zamanı geriye döndürme isteğini etkileyici bir dille aktarıyor.

Eser, yalnızca bir aşk hikâyesi değil; aynı zamanda unutma, hatırlama ve kendini bulma temalarını derinlemesine işleyen bir grafik roman. Sessiz karelerin bile konuştuğu bu anlatı, edebiyat ile görsel sanatın kesişiminde güçlü bir duygusal deneyim sunuyor.

Arka Kapak Yazısı:
Kazazedeler, Alejandra ile Julio’nun kesişen yollarında, hayallerin, aşkın ve belirsizliğin iç içe geçtiği bir hikâyeyi anlatıyor. İki büyük şehrin canlı, nefes alan atmosferi bu karmaşık ilişkinin arka planını oluştururken, Alejandra ve Julio’nun birbirlerine duydukları çekim iş, aile ve hayatın yönlendirmeleriyle sürekli sınanıyor.

Birbirlerinin hayatlarına girip çıkan bu iki insan, önce hislerini inkâr ediyor, sonunda sevmeye hazır olduklarında ise fırsatın çoktan ellerinden kayıp gittiğini fark ediyorlar.

Laura Pérez ve Pablo Monforte’nin imzasını taşıyan bu dokunaklı, derinlikli grafik roman; olgunluk, sorumluluk ve insani ilişkiler üzerine çarpıcı bir meditasyon niteliğinde.

Kazazedeler / Laura Perez & Pablo Monforte
İspanyolca Orijinal Adı: Naufragos
İngilizce Orijinal Adı: Castaways
Çevirmen: Emre Yavuz
Türü: Çizgi Roman
Yayınevi: KaraKarga Yayınları
Sayfa Sayısı: 200
Fiyatı: 650 TL

Mircea Cărtărescu’dan Gerçek ile düş arasında büyüleyici bir roman: Nostalji

Pazartesi, Kasım 17, 2025

İsmi sıklıkla Nobel’le anılan, Romen edebiyatının en özgün ve büyüleyici kalemlerinden Mircea Cărtărescu, Nostalji adlı romanında okuru; bilinçaltının, çocukluğun ve düşlerin karanlık dehlizlerine davet ediyor. İlk kez 1993’te yayımlanan bu eser, modern Doğu Avrupa edebiyatının en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.

Birbirine gevşek biçimde bağlanan beş hikâyeden oluşan Nostalji, hem bireysel hem de kolektif hafızanın derinliklerine inen bir roman. Cărtărescu, sıradan insanların yaşamında ansızın beliren metafizik çatlaklar aracılığıyla zamanı, kimliği ve varoluşu sorguluyor. Romanın atmosferinde Bükreş’in sisli sokakları, rüya ile gerçek arasında gidip gelen sahneler ve çocukluk anılarının büyülü yankısı iç içe geçiyor.

Yazar, Borges’in labirentlerini, Kafka’nın kabuslarını ve Márquez’in büyülü gerçekçiliğini andıran bir üslupla, kendi evrenini yaratıyor. Nostalji, yalnızca bir roman değil; düş gücünün sınırlarını zorlayan, okurunu derin bir sezgisel yolculuğa çıkaran bir deneyim.

Cărtărescu’nun şiirsel diliyle örülü bu metin, “nostalji”yi yalnız geçmişe özlem olarak değil, varoluşun kendisine duyulan bir özlem olarak yeniden tanımlıyor.

ARKA KAPAK
İsmi sıklıkla Nobel Edebiyat Ödülü’yle birlikte anılan Romen yazar Mircea Cărtărescu, Nostalji’de okura sıra dışı bir edebi deneyim yaşatıyor. Öykü, roman, anı gibi türler arasında zorlanmadan geziniyor. Kaskatı gerçekliğin içindeki absürtlüğü, garipliği, fanteziyi bulup çıkarıyor. 

Hafıza ve büyünün düşsel bir romanı olan Nostalji, Komünist Bükreş'in karanlık dünyasını tuhaf büyülerle dolu bir yere dönüştürüyor. Rus ruletinde kurşunların sayısını sürekli artıran bir adam, arabasının kornasını müzik aletine çeviren bir mimar, düşle gerçeği karıştıran bir kız ve mahalleye yeni taşınan gizemli bir çocuk. Hepsinin üzerinde Cărtărescu’nun belli belirsiz gölgesi. Kâğıt hışırtıları. Daktilo tıkırtıları. Gece yarısı yumruklanan kapının yarattığı tedirginlik. 

Gerçeklikle sembolizmi, zaman ve miti harmanlayan bu başyapıt, insana, okuduğu için kendini şanslı hissettiren eserlerden.

Nostalji / Mircea Cărtărescu
Çeviren: Hüseyin Tüzün
Sayfa Sayısı:440
Fiyat: 450 TL

Sevin Okyay ve Arzu Taşçıoğlu'ndan Arzu Nesnesi Gibi Kitap: Ejderha: Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar

Perşembe, Kasım 06, 2025

Canımız Sevin Okyay’dan şahane haber var. Arzu Taşçıoğlu ile ortak çalışmaları “Ejderha: Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar” DeliDolu etiketiyle raflarda yerini alıyor. Gerek konusu gerekse özel tasarımı ve ciltli baskısıyla tam bir arzu nesnesi. Koleksiyon gözdesi. Kurcalamadan geçilmeyecek kitaplardan.

Sevin Okyay ile Arzu Taşçıoğlu'nun ortak imzasını taşıyan Ejderha: Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar, kimi kültürlerde dehşet kimilerindeyse bereket saçtığına inanılan ejderhaların binlerce yıllık efsanesine ışık tutan, kapsamlı bir kılavuz.

Tarih boyunca sayısız mite konu olan ejderhaların farklı toplumlar üzerindeki yansımalarını mitoloji, sanat ve edebiyat üçgeninde ele alan eser, asırlardır güncelliğinden hiçbir şey yitirmemiş bu kudretli yaratıkların gizemli dünyasına doğru büyüleyici bir serüven vadediyor.

Ehil ellerde tılsımlı sözcüklerle yeniden hayat bulan ejderhaların hiç bitmeyen hikâyesini anlatan kitap, antik gravürlerden çağdaş illüstrasyonlara uzanan göz alıcı resimler eşliğinde Doğu ve Batı sanatı arasında efsunlu bir köprü kuruyor.

Ejderha... Uğuru uğursuzlukla, bolluğu kıtlıkla çarpıştırmayı başaran bu efsanevî yaratık; kâh yedi başlı bir canavar, kâh etrafa iyilik saçan kutsal bir varlık olarak kolektif hafızamızın hem en ürkütücü hem de en hayranlık uyandırıcı figürleri arasında yer alıyor. Peki, ejderhaların insanlık tarihi için taşıdığı manevi değerin ardında hangi sırlar yatıyor?

Okurları, ağzından ateş püskürten bir ejderhanın sırtında görkemli bir yolculuğa davet eden kitap, Sümer mitlerinden Yunan destanlarına, Çin'in bilge ejderhalarından İskandinav sagalarına, Anadolu menkıbelerinden modern edebiyatın unutulmaz ejderlerine kadar geniş bir panorama sunuyor. Okyay'ın tarihsel ve kültürel yorumlarıyla derinleşen bu yolculuk, Taşçıoğlu'nun ejderhaları kendi dillerinden konuşturan oyunbaz anlatılarıyla iyice alevleniyor. İkili, ejderhanın sadece dehşet uyandıran bir yaratık değil, aynı zamanda bilgeliğin ve yeniden doğuşun simgesi olduğunu da gözler önüne seriyor.

Mitoloji ve fantastik edebiyat tutkunları için zengin bir başvuru kaynağı olan Ejderha: Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar, özel sayfa tasarımı ve ciltli baskısıyla öne çıkan nadide bir koleksiyon parçası.

Ejderha: Kadim Zamanlardan Günümüze Sevdiğimiz Ejderhalar
Yazanlar: Sevin Okyay, Arzu Taşçıoğlu
Sert Kapak, Renkli Baskı, 144 Sayfa
Satış Fiyatı: 500,00 TL

Ayfer Tunç’un merakla beklenen yeni romanı “Annemin Uyurgezer Geceleri” raflarda!

Perşembe, Kasım 06, 2025

Aileden miras alınan yüklerin, kuşaklararası çatışmaların ve bitmeyen bir aşkın romanı Annemin Uyurgezer Geceleri, kasım ayında Can Yayınları etiketiyle okurla buluşuyor. Ayfer Tunç, yeni romanında unutamayan bir belleğin kişisel muhasebesini, hayata rengini veren otuz yıllık güçlü bir aşkın anatomisini ve bir ülkenin toplumsal panoramasını sunuyor.

Ayfer Tunç, Annemin Uyurgezer Geceleri’nde bireysel hatıraların nasıl toplumsal hafızaya dönüştüğünü güçlü bir edebiyat diliyle sorgularken, okurları bu ülkede kadın olmanın düşünmekten kaçındığımız gerçeğini de düşünmeye zorluyor.

Annesinin uyurgezerliği bilinçdışının labirentlerinde kaybolduğu sanılan aile sırlarını açığa çıkarırken, buna tanık olan Şehnaz’ın belleği unutma yetisini kaybeder. Öğrendiği sırlar sadece aile sırları değildir, Osmanlı’dan günümüze uzanan toplumsal ve trajik bir kadınlık durumudur. Ekonomi profesörü Şehnaz kadınların yüzyıllardır süren yok-hayatlarını sorgularken, erkeklerin hayattan erken çekildiği kadıncıl ailesinin var olma sürecini bir akademisyen gözüyle ele alır. Kişisel muhasebesini yaparken, toplumsal normlara uymayan otuz yıllık aşkının zehirli yanlarıyla yüzleşir, bu sırada aklında bir başka kadın, büyük aşkı E.’nin karısı Eyşan vardır.

Unutma yetisini kaybetmenin siyah mermerden yapılmış kaskatı bir levha haline getirdiği hayatım bundan otuz küsur yıl önce altüst oldu. Bir gece sabaha karşı bir saatte annemin uyurgezer olduğunu fark ettim. Ama hayatım annem uyurgezer olduğu için değil, annemin uyur halde gezerken bana söylediği şey yüzünden altüst oldu. Annem o gece benliğime öyle bir darbe indirdi ki, bir daha yaşadığım hiçbir şeyi unutamadım.

Annemin annesinden nefret etmesi gibi, ben de annemden nefret mi ediyorum, bu yüzden mi E.’den kopamıyorum, bağımsız bir Şehnaz olamıyorum diye kendime soruyordum. Cevaplarından korktuğum sorulardı bunlar.

#aşk #türkiye #bellek #unutma #aile #geçmiş #akademi #uyurgezer #kimlik

Annemin Uyurgezer Geceleri / Ayfer Tunç
Dizi: Çağdaş 
Tür: Roman
Yayınevi: Can Yayınları  
Sayfa Sayısı: 440
Fiyatı: 425 TL

Ayrıntı Yayınları’ndan Ekim Yenileri

Çarşamba, Ekim 08, 2025

Ayrıntı Yayınları Ekim ayını altı kitapla karşılıyor. Sophie Lewis’in heyecan verici denemesi “Ailenin İlgası: Bakım ve Özgürleşme için Bir Manifesto” kadın dizisinin yeni kitabı olurken, Afrika edebiyatının en güçlü seslerinden biri olan Ngũgĩ wa Thiong’o’nun halkının yaralara dolu tarihini anlatan romanı “Çarmıhtaki Şeytan” da edebiyat dizisinin yenisi. Rob Boddice’nin sancılı acının tarihinin resmini çizmeye daveti “Acının Tarihi: Duyum, Duygu ve Deneyim” ayın en dikkat çeken kitaplarından. Marcello Musto’nun ilgi çekici derlemesi “Marx’ın Dirilişi: Temel Kavramlar ve Yeni Yorumlar”, Günümüz çocuk edebiyatının önemli isimlerinden Nihal Ünver’in yeni kitabı “Diş Doktoru ve Elektrogitar” da meraklılarının ilgisine mazhar. Lee Su-Yeon’un insanın kırılganlığını ve iyileşme gücünü anlatan romanı “Telefon Kulübesindeki Kız” ise ayın en çok konuşulacak kitabı. 


Ailenin İlgası: Bakım ve Özgürleşme için Bir Manifesto / Sophie Lewis
Ailenin İlgası kitabı, aileyi ilga etme taleplerinin tarihini ele alıyor; kitap on dokuzuncu yüzyıl ütopyacı sosyalisti Charles Fourier, Komünist Manifesto ve Alexandra Kollontai ile başlıyor. Sophie Lewis, dikkatini 1960’lara çevirerek, Shulamith Firestone gibi radikal feministlerin ve gey kurtuluş hareketinin aile karşıtı politikalarını hatırlatıyor; bu geleneği yirmi birinci yüzyıla taşıyan queer Marksistlere kadar takip ediyor. Bu heyecan verici deneme, tarih boyunca Siyah aileleri hedef alan sağcı panikleri ve yerli topluluklara aileyi zorla dayatmayı inceliyor ve vurguluyor: Yalnızca aileyi aşmayı düşünürsek, ardından nelerin gelebileceğini hayal etmeye başlayabiliriz.
Çevirmen: Bilgi Beyza Çiftçi, Dizi: Kadın, 128 Sayfa, 200 TL


Çarmıhtaki Şeytan / Ngũgĩ wa Thiong’o
Zenginliğin, kökleri derinlere inen bir sarmaşık gibi halkı kuşattığı, sömürünün nesilden nesile miras bırakıldığı bir ülke Kenya. Zenginler sofrasında bir ziyafet gibi kurulmuş kapitalizm, en masum ruhları bile zehirleyen o karanlık düzeniyle Kenya’nın üstünü örtüyor. Burada, bedeni açlık ruhu ise zenginlik kemiriyor; yaşam, patronların ve yozlaşmış iş adamlarının gölgesinde, zayıfları ezen bir çarkta öğütülüyor.

Kenya’nın arka sokaklarında, tozla kaplı köylerinde, şehirlerin dev gökdelenlerinde, her köşede bir başka karanlık yüzünü gösteren bir şeytan dolaşıyor; bir halkı sessizce tüketen, hayallerini yutan bir şeytan... Şeytanın gölgesinde Warīīnga için bir uyanış niteliğinde olan yaşam mücadelesi, bir kadının sadece hayatını sürdürme çabasının ötesine geçerek özgürlük ve onur arayışına dönüşüyor.

Afrika edebiyatının en güçlü seslerinden biri olan Ngũgĩ wa Thiong’o'un kaleminde bir halkın derin yaralarla dolu tarihi, başkaldıranların mücadele ateşiyle bütünleşerek kapitalizmin sarmalında insanlığını yitirmemeye çalışan bir kadının çığlığı haline geliyor.
Çevirmen: Sena Dalgıç, Dizi: Edebiyat, 320 Sayfa, 400 TL


Acının Tarihi: Duyum, Duygu ve Deneyim / Rob Boddice
Ağrı hakkındaki bilgimiz nasıl üretilir, geliştirilir ve yayılır? Tıp tarihi, bilmenin tarihi olduğu kadar bilgiyi üretme ve yeniden üretme, biyopolitik ve biyokültürel bir müdahaledir de. Ancak Boddice, modern tıbbı sorgulamakla birlikte, hurafelere pabuç bırakmadan, bilimin içinden yanıtlar üretir. Plasebo ve özellikle COVID-19 bağlamında nosebo etkisinin, güncel ve tarihsel arka planını, bilimsel literatürü serimleyerek tartışır.

Peki ağrıyla ilgili farklı biyolojik hassasiyet söylemleri, ırkçılık, kadın düşmanlığı, sınıfsal şovenizm, yaş ayrımcılığı ve türcülükle nasıl desteklenir? Ağrı nasıl ölçülebilir? Acı öznel midir, yoksa nesnel bir olgu mudur? Kederin öznelleştirilmesi ile ağrının ölçülebilir olması gayretleri ve celbetmeleri bize neyi anlatır? Ölçmenin tarihi aynı zamanda tahakkümün de kuruluşu olabilir mi? Sömürgeciliğin tarihindeki tıbbileştirme itkileri nelerdir?

Boddice, bir yandan acıyı temsiliyete indirgeme çabalarını sorgularken, öte yandan da acının resmedildiği sanat eserlerini titizlikle inceler. Eski Yunancadan Latinceye, Arapçadan Çinceye, dil bilimi ustalıkla sahaya süren yazar, bilim ve tıp tarihinden olguların tarihsel, toplumsal ve politik yansımalarını örnekler.

Bir iktidar pratiği olarak acı verici işkenceden, cadı avlarına ve cadaloz bağlarına uzanan acılı tarihimiz bizden önce de vardı. Acının Tarihi, mutluluğun olmasa da sancılı acının tarihinin resmini çizmeye bir davettir.
Çevirmen: Akın Sarı, Dizi: Bilim, 272 Sayfa, 340 TL


Marx’ın Dirilişi: Temel Kavramlar ve Yeni Yorumlar / Marcello Musto
Karl Marx, kapitalizm yüzünden derin bir sıkıntı içindeki gezegenimizde, bize en derin eleştiriyi getiren düşünür olarak tüm dünyada yeniden keşfediliyor. Oldukça tanınmış uluslararası uzmanlar tarafından, daha geniş bir kitlenin erişebileceği açık bir biçimde yazılan bu kitap, Marx’ın çalışmalarının en canlı ve en düşündürücü çağdaş yorumlarını bir araya getiriyor. Marx’ın yirmi iki temel kavramla ilgili gerçekte yazdıklarını, on dokuzuncu yüzyılın sonlarından bu yana yaşanan değişimler sonucunda yeniden gözden geçirilmesi gereken alanları ve bu kavramların günümüz dünyasında neden hâlâ bu kadar önemli olduğunu gerekçelendiriyor. Elinizdeki bu derleme hem uzmanlar hem de Marx’ın eserleriyle ilk kez karşılaşacak yeni nesil için vazgeçilmez bir koleksiyondur.
Çevirmen: Pınar Meltem Üstündağ, Dizi: İnceleme, 544 Sayfa, 650 TL


Diş Doktoru ve Elektrogitar / Nihal Ünver
Evde herkes abimin pervanesi olmuştu. Neymiş, üniversite tercihlerini yapacakmış, geleceğini belirleyecekmiş, çok önemliymiş, on günü kalmış. Tercihlerini yapsın da kurtulalım.

Emre abisinin meslek seçimine hiç istemediği halde dahil olur.

Yavrum, matematikten anlamazsan futboldan da anlamazsın ki. Nasıl olacak bu iş? Hayatta her şeyin içinde matematik var. Futbolun da bir matematiği var!

Yeni dünya ve cesaret kuşağı. Emre, sence bu abinin ilgisini çeker mi? Yeni bir kamp açmışlar. Dur bir, açıklamasını okuyayım...

Anne ve babasının iflah olmaz, sıradan önerilerine karşı abisine gerçekten yardımcı olacak bir “Meslekler Sözlüğü” hazırlamaya karar verir.

Günümüz çocuk edebiyatının önemli isimlerinden Nihal Ünver ikinci kitabında gençlerin meslek seçimine dönük aileleriyle yaşadıkları çatışmaya çocuk gözünden mizahi bir açıdan bakarken, ebeveynlerin beklentilerini alt üst eden bir değişimin yolunu açıyor. Çocukların bugünkü yaşantılarını, alışkanlıklarını, eleştirilerini görmezden gelmeyen anlatıma, Mert Keçeci’nin özgün çizimleri eşlik ediyor.
Çizer: Mert Keçeci, Dinozor Çocuk, 96 Sayfa, 200 TL


Telefon Kulübesindeki Kız / Lee Su-Yeon
“Bu roman Tanrı’nın bize armağanı.”

Bu dünyadan kendi isteğiyle göç eden birinin aklından ve kalbinden son geçenleri duymak ister miydiniz?

Dünyanın en hüzünlü hikâyelerinin toplandığı Psikolojik Otopsi Merkezi ve bu merkezin yakınlarında, tek başına duran ankesörlü bir telefon kulübesi. Orada yaşananlar, gidenleri olduğu kadar geride kalanları da teselli eden dokunaklı bir insani fanteziyi gözler önüne seriyor.

Yas, keder ve umut üzerine yazılmış bu eser; Kore edebiyatında yükselen “healing fiction” türünün en güçlü örneklerinden biri. Yazar, kendi hayatından ilhamla mobbing’den ergenliğe, evlilikten ölümcül hastalıklara kadar pek çok temayı ele alıyor; intihar vakalarını derinlemesine incelerken geride kalanlara da iyileştirici reçeteler sunuyor.

Bu roman yalnızca intiharı değil, insanın kırılganlığını ve iyileşme gücünü anlatıyor.
Çevirmen: Müge Kübra Oğuz, Tür: Roman, Düşbaz Kitaplar, 240 Sayfa, 300 TL


Ezgi Tanergeç’ten yakıcı, sarsıcı ve unutulmaz bir roman: Tuzlu Yüz

Çarşamba, Ekim 08, 2025

“Devridaim”le Orhan Kemal Roman Armağanı’nı ve Turgut Özakman İlk Roman Ödülü’nü ilk romanıyla alarak dikkatimizi çeken ve ikinci romanı “Geç Kalanlar Kümesi” ile Duygu Asena Roman Ödülü kısa listesine giren Ezgi Tanergeç çok bekletmeden üçüncü romanıyla okur karşısında. 9 Ekim’de raflara düşecek romanı merakla bekliyoruz. Pası bültene atarken son dönemin en iyi kalemlerinden biri olduğunun altını çizerek önermeden geçmeyelim.

“Sadece bir insan, diye düşündü. Milyarlarca insan arasından sadece bir can... Et, kemik, kas, damar ve sinir yığınından ibaret; derisi, kılı ve tırnağı olan bir yığın benzerinden sadece biri. Teni buğday, tipi tıknaz, göbeği fazlaca olanlardan yalnızca bir tanesi... Her sabah burnunu karıştıranından, her gece gaz çıkaranından, kulak kirini pantolonuna süreninden... Alelade bir örnek. Önemsiz bir güruhun en değersiz üyelerinden. N’olur ki o bir canı ben kaldırsam ortadan? Ne var ki öldürsem?”

İlk romanı Devridaim’le Orhan Kemal Roman Armağanı’nın ve Turgut Özakman İlk Roman Ödülü’nün sahibi olan Ezgi Tanergeç, üçüncü kitabı Tuzlu Yüz’de insanı emek ve doğal kaynaklar odağında ele alıyor. Bir ailenin vicdanıyla bir köyün alın terinin aynı yazgıda buluştuğu romanda, gündelik hayatın küçük ayrıntılarından tuzun beyazı kadar yakıcı gerçeklere uzanan kurgusuyla hem insan ruhunun çatlaklarını hem de köylünün emeğinin nasıl hoyratça sömürüldüğünü gözler önüne seriyor. Roman, 9 Ekim’de İthaki etiketiyle okurlarla buluşuyor.

Anadolu’nun bilinmeyen bir yerinde, gün geçtikçe kuruyan bir göl...Kaderini asırlardır pembe-kırmızı yanıp sönen tuz kristalleriyle kaplı bu göle bağlamış köy insanları...Onların tüm umutlarını tekelinde tutan bir şirket... Bataklıkta mikroorganizmaları inceleyen heyecanlı bir akademisyen... Şartların kontrolü ele almaya zorladığı bir kadın... Hayatı tuz yanığı hatıralara dönmüş yüzler... Ve geçmişin kanlı hesaplarıyla şekillenen bir cinayet planı...

“...gölün ufuktaki sınırı, göğün parlak mavisine karışıyordu. Göl nerede başlar nerede biterdi, gölden sonra var mıydı bir durak, yoksa gerçekten göründüğü gibi gölden sonra gök mü başlardı? Bilmezdi köylüler...”

Yazar Hakkında:
Ezgi Tanergeç 1980 yılında İzmir’de doğdu. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nü bitirdi. Mezuniyetinin ardından İstanbul’a yerleşti. On üç yıl İstanbul’da yaşadı. Bu süre içinde basında ve televizyon sektöründe çalıştı. Daha sonra çeşitli kurumlarda basın danışmanlığı yaptı. 2012’de kendi işini kurdu. 2016 yılında İzmir’e geri döndü. 2020’de yazmaya başladığı ilk romanı Devridaim, 2022’de Turgut Özakman İlk Roman Ödülü’ne değer görülerek 2023’te Bilgi Yayınevi tarafından basıldı. Tanergeç bu kitapla 2024 Orhan Kemal Roman Armağanı’nın da sahibi oldu. 2024 Eylül’ünde İthaki Yayınları tarafından basılan Geç Kalanlar Kümesi adlı ikinci romanı ise aynı yılın Duygu Asena Roman Ödülü kısa listesinde yer aldı. “Deli Sabri” adlı uzun metraj bir film senaryosu da bulunan yazarın Rüzgâr adında bir oğlu var.

Tuzlu Yüz / Ezgi Tanergeç
Roman, Türk Edebiyatı
Ekim 2025, İthaki Yayınları
184 Sayfa
220 TL


Kültürel Miras Masallarla Canlanıyor: Olcay Bağır'dan “Çukurova Masalları” raflarda

Çarşamba, Ekim 08, 2025

Kara Karga Yayınları’nın Dünya Masalları Serisi’nden çıkan Çukurova Masalları, Olcay Bağır'ın kalemiyle bölgenin sözlü kültür geleneğini edebi bir dille günümüze taşıyor.

Kara Karga Yayınları’ndan çıkan Çukurova Masalları, Türkiye’nin kültürel zenginliklerinden biri olan Çukurova’nın sözlü anlatı geleneğini günümüze taşıyor. Olcay Bağır'ın yeniden kaleme alıp edebi bir form kazandırdığı Çukurova Masalları, edebiyat meraklıları ve masal tutkunları için benzersiz bir okuma deneyimi sunuyor. Çukurova'ya özgü masallar ve efsanelerle dolu bu derleme; hem geçmişe bir selam hem de geleceğe bırakılmış kültürel bir miras niteliğinde. Kitap, yayınevinin Dünya Masalları Serisi kapsamında, unutulmaya yüz tutmuş masal ve efsaneleri edebi bir dille yeniden sunuyor.

Şahmaran, Yedi Uyurlar, Anavarza Kalesi ve Kızkalesi gibi efsaneleri de içinde barındıran kitaptaki masallarda; devlerden cadılara, altın pullu balıktan Zümrüdüanka kuşuna kadar fantastik varlıklar okuyucuyu büyülü bir dünyaya davet ediyor. Çukurova Masalları sıradan bir masal kitabı olmanın ötesinde, çocuk ve yetişkin okurları kültürel bir mirasla buluşturarak hayal gücünü harekete geçiren bir yolculuğa çıkarıyor.

Zümrüdüanka'nın Kaf Dağı’na sırtında adam taşıması, bir grup gencin yüzyıllarca bir mağarada uyuması, minare yüksekliğinde bir devin kazanıyla uçan cadıyı havada yakalaması, bir kediyle köpeğin aradığı yüzüğü farelerin heyecanlı bir operasyonla ele geçirmesi ve kel bir çiftçinin şapkasını bir söğüt ağacına kaptırması, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini taşıyan bu masal âlemi için sıradan olaylar!

Arka Kapak Yazısı:
Çukurova, yalnızca bereketli topraklarıyla değil, masal ve efsaneleriyle de binlerce yıllık kültürün taşıyıcısıdır. Elinizdeki kitap, bu topraklarda kuşaktan kuşağa aktarılan büyülü anlatıları günümüze taşıyor.

Devlerin, cadıların, ejderhaların, Zümrüdüanka kuşunun ve nice fantastik varlığın dolaştığı bu masallar, yalnızca çocuklara değil, en çok da hayallere ihtiyaç duyan büyüklere sesleniyor. Kimi zaman bir tilkinin arkadaşına kız istemeye gittiği, kimi zaman altın pullu balığın kaderleri değiştirdiği, kimi zaman da ölümsüzlüğün kapısını aralayan bir sırrın gölgesinde insanın zaaflarını anlatan hikâyeler sizi bekliyor.

Unutulmaya yüz tutan masal geleneğini yeniden canlandırmayı amaçlayan Çukurova Masalları, hem geçmişe bir selam hem de geleceğe bırakılmış kültürel bir miras.

Yazar Hakkında: Adana'da doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni ve Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Birçok dergide yazıları yayımlandı. Yurt Gazetesi'nde haftalık sinema yazıları kaleme aldı. GodFather Dergi ile Sine K Dergi gibi sinema dergilerinin ve Tanı adındaki kent kültürü dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Sinesözlük adında bir sinema sözlüğü kitabı yayımlandı. Bize Yön Veren Metinler kitap serisinin 6. cildine, Türk sinema tarihini anlatan bir makaleyle katkıda bulundu.

Çukurova Masalları / Olcay Bağır
Alt Başlık: Mazlumun Umudu, Zalimin Kabusudur.
Türü: Masallar Serisi
Yayınevi: KaraKarga Yayınları
Sayfa Sayısı: 152
Fiyatı: 220 TL

Aşkı, Sadakati ve Özgürlüğü Sorgulatan Sarsıcı Bir Roman: Evlilik Yasası

Perşembe, Ekim 02, 2025

Nox Yayınları etiketiyle yayımlanan John Marrs’ın çarpıcı romanı “Evlilik Yasası”, yakın gelecekteki distopik bir dünyada aşk, bağlılık ve özgürlüğün sınırlarını sorguluyor.

Romanın merkezinde, hükümet tarafından çıkarılan ve tüm vatandaşların uymak zorunda olduğu “Evlilik Yasası” var. Bu yasayla Akıllı Evlilik'e geçen çiftlere geniş imkânlar sunulurken bekâr kalmakta diretenler zorlayıcı yaptırımlara maruz kalıyor.  Ancak aşkın doğası, yasanın çizdiği sınırları aşınca, bireyler kendilerini karmaşık ikilemlerin ve tehlikeli sonuçların ortasında buluyor.

John Marrs, heyecan dolu kurgusuyla sadece bir distopya anlatmıyor; aynı zamanda günümüz ilişkilerine ve toplumun evlilik algısına güçlü bir ayna tutuyor.

“Evlilik Yasası”, gerilim dolu temposu ve çarpıcı fikirleriyle okuru hem düşündürüyor hem de sayfaları soluksuz çevirmeye davet ediyor.
 
 Arka Kapak Yazısı:
VE SONSUZA DEK GÖZETİM ALTINDA YAŞADILAR…
Toplumun tüm sorunlarına kesin çözüm bulduğunu iddia eden Britanya hükümeti, Evliliğin Kutsallığı Yasası’nı yürürlüğe koymuştu. Artık evlilik yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktu. Bekâr kalmakta diretenler baskılarla mücadele ederken yeni evlenen çiftlere seçkin semtlerde ev, geniş kapsamlı sağlık hizmeti, büyük vergi indirimleri ve çocukları için ayrıcalıklı eğitim gibi avantajlar sunuluyordu.

Ama bu lüksün bir bedeli vardı.
Evlere yerleştirilen akıllı cihazlar her sözü, her bakışı, her tartışmayı kaydediyor, yapay zekâ, bu kayıtlar üzerinden evliliğin “risk seviyesini” ölçüyor ve birliktelik tehdit altına girdiğinde harekete geçiyordu. Uyarılar, cezalar… ve bazen daha da kötüsü.

Devletin tek bir amacı vardı: Herkesin sevgi dolu, saygılı ve her şeyden önemlisi itaatkâr olması.
Dört farklı çift, mahremiyetin tamamen yok edildiği, duyguların bile devlet gözetimine tabi olduğu bu yeni düzende kendi ilişkilerini ayakta tutmaya çalışırken çok geçmeden bir gerçeğin farkına varacaktı: Aşk, baskı altında filizlenmez.
Ama bu düzende, aşk uğruna direnmek… ölümcül olabilirdi.

"Yakın gelecekte, pandemilerin ekonomik sonuçlarıyla boğuşan bir Britanya’da geçen zekice kurgulanmış Orwellvari bir gerilim. Marrs, önceki romanlarında işlediği tekno-distopya fikirlerini genişleterek ürkütücü derecede inandırıcı bir dünya kuruyor." –Publishers Weekly
 
Evlilik Yasası / John Marrs
Orijinal Adı: The Marriage Act
İngilizceden Çeviren: Ayda Sungur
Türü: Roman
Yayınevi: Nox Yayınları
Sayfa Sayısı: 480
Fiyatı: 480 TL

Mert Özgün’den Dünyayı Sarsacak Bir Roman: Kırılma Noktası

Perşembe, Ekim 02, 2025

Destek Yayınları etiketiyle yayımlanan Mert Özgün’ün romanı “Kırılma Noktası”, günümüzün en çetrefilli meselelerinden biri olan mülteci krizi, küresel iş gücü açığı ve Orta Doğu’daki barış arayışlarını; Filistin, İsrail ve Mısır gibi ortak aktörleri dahil ederek cesur bir kurguyla ele alıyor.

Roman, teknoloji, diplomasi ve insan hikâyelerinin iç içe geçtiği bir zeminde, dünyanın geleceğini değiştirebilecek “HR Peninsula Projesi” etrafında şekilleniyor. Özgün, bir yandan Orta Doğu’daki çatışmaların gölgesinde insanlığın ortak sorunlarına ayna tutarken, diğer yandan farklı kültürlerden karakterlerin dostluklarını, aşklarını ve kırılma anlarını okura aktarıyor.

Mert Özgün, iş dünyasındaki tecrübelerini edebiyatla harmanlayarak kaleme aldığı bu romanda, yalnızca bireylerin değil, toplumların da kırılma noktalarını gözler önüne seriyor.

“Kırılma Noktası”, sürükleyici kurgusu ve düşündürücü temasıyla okura yalnızca bir hikâye sunmakla kalmıyor; barışa, özgürlüğe ve huzura bir kurgu kadar uzak, bir karar kadar yakın olduğumuzu hatırlatıp, insanlığın geleceğine dair büyük bir sorgulamaya davet ediyor.
 
Arka Kapak Yazısı:
Mülteciler, sığınmacılar, düzensiz göçmenler… Dünyada yerini terk etmek zorunda kalan 120 milyon insan var ve her biri yeni bir yaşamın eşiğinde. Düzensiz göç, giderek insanlığın en büyük sınavına dönüşüyor. Bir yanda süregiden mavi yakalı krizi, diğer yanda hızla yaklaşan çelik yakalı teknolojisi… Ve bu karmaşanın ortasında, Ortadoğu’daki ateş tüm dünyayı sarma tehlikesi taşıyor. Üçüncü Dünya Savaşı hiç olmadığı kadar yakın! Artık kalıcı barış için sadece diplomasi değil, Gazze’nin yeniden inşasını, iki devletli çözümü ve sürdürülebilir bir ekonomik modeli temel alan cesur bir vizyon gerekiyor. Ama gerçekten tek bir proje insanlığa yeniden umut verebilir mi? Mert Özgün, Kırılma Noktası – Proje: HR Peninsula ile bu soruya hem sarsıcı hem de umut verici bir kurgu üzerinden yanıt arıyor.

Yazar Hakkında: 1977’de Ankara’da doğan Özgün, Bilkent Üniversitesi’nde bilgisayar ve yazılım alanındaki eğitiminin ardından iş dünyasında köklü bir kariyer inşa etmiş, teknoloji ile toplumsal sorumluluğu bir araya getiren çalışmalarıyla tanınmıştır. Etisan Holding’in kurucusu olarak yalnızca ticari oluşumlar değil, aynı zamanda fikirler, köprüler ve yeni ufuklar inşa etmeyi kendine görev edinmiştir. Kurduğu Etisan Vakfı ile gençleri sanat, yaratıcılık ve dayanışma ekseninde buluşturmuş; iş dünyasındaki diplomatik rolüyle de farklı kültürler ve toplumlar arasında diyaloğun mümkün olduğuna inanmıştır. Romanında ise yaşadığı çağın en yakıcı meselelerini etkileyici bir üslup ile harmanlayarak ele almıştır. Onun kaleminde bireysel hikâyeler, insanlığın ortak yazgısına açılan birer pencereye dönüşmüş; umut ile trajedi, gerçek ile kurmaca arasındaki çizgide insanın yeniden var olma arzusu aranmıştır.

Kırılma Noktası / Mert Özgün
Alt Başlık: Proje HR Peninsula
Türü: Roman
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 264
Fiyatı: 300 TL

Zülfü Livaneli’nin yeni romanı “Bekle Beni”ye okurlardan yoğun ilgi!

Perşembe, Ekim 02, 2025

Bugüne kadar otuzdan fazla ulusal ve uluslararası ödüle layık görülen, günümüz edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olarak kabul edilen Zülfü Livaneli’nin üç yıl aradan sonra yazdığı yeni romanı Bekle Beni, ilk haftasında ikinci baskıya girdi ve toplam 250.000 adet baskı sayısına ulaştı. 

Bir aşk ve direniş hikâyesi
Romanda bir kuşağın yaşamak zorunda kaldığı acı olayları ve ortak hikâyeleri anlattığını belirten Zülfü Livaneli, eserini, “Bekle Beni, fırtınalar içinde yitip giden arkadaşlarımıza bir saygı duruşu olarak algılanmalı,” ifadeleriyle tanımlıyor. Aşkı, dostluğu, aile bağını ve özgürlük tutkusunu ince ince ören Bekle Beni; bir ülkenin özgürlük yolunda çektiği zorlukların, baskıya karşı girişilen mücadelenin, direnmenin, yalnız bırakılmanın ve dayanışmanın romanı…

Livaneli’nin eşsiz kaleminden…
Romanın kahramanları Leyla ile Selim, aşkın coşkusuyla bir hayat kurmak için mücadele ederlerken kendilerini türlü zorluğun, ayrılığın içerisinde bulurlar. Bir yanda birbirlerine kavuşma telaşı, diğer yanda özgürlük mücadelesi onları roman boyunca farklı yerlere sürükler. Aşkları direnişlerini besleyecek, direnişleri de aşklarını güçlendirecektir.

“Polisler Selim’i alıp götürdüler. Gitmeden önce Leyla’ya son bir kez sarıldı, kulağına fısıldadı: ‘Güçlü ol Leyla. Bu da geçecek.’ Ama ikisi de biliyordu ki önlerinde zorlu ve belirsiz günler vardı. Selim’in yokluğu evin her köşesine sinmiş, sessiz bir çığlık gibi Leyla’nın yüreğini dağlıyordu. Her şey bir anda değişmişti, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmişti, bir uçurumun kenarındaydılar, düşüş başlamıştı.”

Bekle Beni / Zülfü Livaneli
Dizi: Çağdaş
Tür: Roman
Yayınevi: Can Yayınları  
Sayfa Sayısı: 192
Fiyatı: 320 TL  
 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template