♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Film Kritikleri

Kitap Kritikleri

Dizi Kritikleri

Son Yazılar

Athica Books’tan Çağımızın Kaosunda İhtiyacımız olan Roman: Bisküvi

Salı, Şubat 25, 2025

Wisdom House Fantastik Edebiyat Ödülü'nün sahibi, çağımızın kaosunda ihtiyacımız olan roman… 

Kendinizi dünyada varlığınız gözükmüyormuş gibi hissettiniz mi hiç? 

Kendini koruma gücünü kaybettikten sonra görünmez hale gelen 'bisküvi' adlı varlığa yardım etmek için mücadele eden bir çocuğun hikâyesi. Özsaygısını korumak için mücadele eden bir gencin büyüme sancısının anlatıldığı çok sevilen roman Bisküvi şimdi Athica Books etiketiyle Türkiye’de. 

Bu kitap, akıl hastalığı olan ve uyumsuz bir aile ortamına sahip bir kahramana hayat veriyor.

Arka Kapak Yazısı:
KAYBOLANLARIN, DÜNYAYA YABANCILAŞANLARIN, GÖRMEZDEN VE DUYMAZDAN GELİNENLERİN BAŞKAHRAMAN OLDUĞU BİR ROMAN.

Bisküvi adı verilen karakterlerin görüldüklerinde, duyulduklarında nasıl yeniden hayata döndüğüne şahit olacaksınız. Özgüven ve özdeğer inşa etmenin değerinin altını nevi şahsına münhasır bir şekilde çizen bu eser, sadece kaybolmuş hissedenlerin değil, onların varlığına şahitlik eden kişilerin de neler yapabileceğini mizahi bir yolla anlatıyor.

Bisküvi / Kim sun Mi
Orijinal Adı: The Biscuits
Türü: Roman
Yayınevi: Athica Yayınları
Fiyatı: 200 TL
Sayfa Sayısı: 176

2024 Nobel Edebiyat Ödülü Kazanını Han Kang'dan Yeni Roman: Sevgilinin Soğuk Elleri!

Salı, Şubat 25, 2025

April Yayınları’ndan beklediğimiz haber nihayet geldi. Son dönemin ne yazsa aynı keyifle okuduğumuz kalemlerinden biri ve artık Nobel ödüllü olan Han Kang’ın bir romanına daha kavuşuyoruz. Kang bu sefer sınırsız güzellik baskısı ve gençliğe duyulan hastalıklı aşkı odağına almış. Külliyatının ilk dönem eserlerinden biri olan “Sevgilinin Soğuk Elleri”ni merak ve heyecanla bekliyoruz diyerek pası bültene atıyorum.

2024 Nobel Edebiyat Ödülü Han Kang'a Layık Görüldü. Kang, Nobel Kazanan İlk Asyalı Kadın Yazar. 2016 Uluslararası Booker Ödüllü Vejetaryen, 2018 Dublin Edebiyat Ödülü Finalisti Çocuk Geliyor, 2018 Uluslararası Booker Finalisti Beyaz Kitap, 2023 Prıx Médıcıs Kazananı Veda Etmiyorum… Şimdi Sevgilinin Soğuk Elleri, Sırada Yunanca Dersleri Ve Niceleri…

Han Kang'ın metinlerinin odağında makro ve mikro iktidarların özellikle kadınlar ve dolayısıyla tüm toplum üzerinde kurduğu baskı, uyguladığı zulüm var. Bir yandan Kore tarihiyle yüzleşirken öte yandan şiirsel, akıl ve duygu yüklü, temiz ve keskin bir dille dünya okurlarına evrensel bir çağrı yapıyor. Adeta kış uykusundan uyanır gibi…

''Şafak vaktinde görülen bir rüya, yabancı birinin söyleyiverdiği bir çift söz, çok da dikkat etmeden okunan bir gazete yazısı, aniden akla düşen eski bir hatıranın bir ânı…

Tüm bunların kutsal bir ilham gibi hissettirdiği zamanlar vardır. İşte böyle anlar, roman yazarken en sevdiğim anlardır. Her zamanki gibi sıradan bir günde, tamamen yeni bir hisle karşımıza çıkan sayısız soru, ufak ve yoğun aydınlanma anları, derinde bir yerlerimize saplanan duyguların içinde bir tür özgürlük... İşte bunları hissederim.''
Han Kang

Yazar H’ye bir gün tuhaf bir telefon geliyor. Daha önce sadece bir kez gördügü heykeltıraş Cang Unhyong, aniden sırra kadem basmış, bulunamıyor. Ondan geriye yalnızca tutkuyla yaptığı alçı heykeller ve maskelerle çevrili dünyadan aldığı yaraları anlatan günlüğü kalmış. Kayıp heykeltıraşın yazdıklarını okurken aslında geçmişimizin, unuttuklarımızın, kaybettiklerimizin peşine düşüyoruz. Bu sefer merkezde sınırsız güzellik baskısı ve gençliğe duyulan hastalıklı aşk var.

Han Kang bir kez daha saf gerçekliğin çarpıcı etkisini kullanarak okuru uçsuz bir duygu evrenine çağırıyor.

Sevgilinin Soğuk Elleri / Han Kang
Çevirmen: Göksel Türközü 
Türü: Roman 
April, 1. Baskı Şubat, 2025
Sayfa: 352
Fiyat: 340 TL


Halid Halife'den Destansı Bir Anlatı: Mezarlarında Dua Eden Olmadı

Salı, Şubat 25, 2025

DeliDolu Kitap'tan güzel haber var. Çağdaş Arap Edebiyatı’nın önemli kalemlerinden Halid Halife’nin bir romanına daha kavuşuyoruz. 2013 yılında Necib Mahfuz Kitap Ödülü'nü kazandıran ve Türkçede yayımlanan ilk romanı “Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok” ve son romanı “Ölmek Zor İş” ile okuyup sevdiğimiz yazarlar arasına eklediğimiz Halid Halife’nin yeni romanı bu ay içinde raflarda yerini alıyor. Yazarın 2019 yılında yayımlanan son romanı olan ve dünya çapında üne kavuşmasını sağlayan “Mezarlarında Dua Eden Olmadı”, gerek konusu gerekse de büyülü gerçekliği kullanmasıyla merak ve heyecan yaratıyor. Tadımlık dosyasını okumayı ihmal etmeyin derim. Gözden kaçmaması gerektiğinin altını çizerek pası bültene atıyorum. 

Kim ölü bir şehri defnedebilirdi ki?

Çağdaş Arap edebiyatının ödüllü yazarlarından Halid Halife'nin kaleminden çıkan Mezarlarında Dua Eden Olmadı, ölümün kadim bir şehri ve sakinlerini nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seren destansı bir anlatı. 

Ölüm bazen yanı başımızda yalınayak yürür; kapı aralıklarından, sokak köşelerinden, sarsılıp çöken binalardan, elden ele dolaşan öfkeli meşalelerden ya da bir nehrin taşan sularından yayılır.

Hanna ve Zekeriya'nın 1907 kışında Fırat Nehri'nin azgın sularının yarattığı bir tufanla kökünden sarsılan yaşamlarını konu eden bu çoksesli roman, bir ömrü beraber yürüyen, biri Hıristiyan diğeri Müslüman iki erkeğin dostluğu üzerinden sürekli sınanan bir coğrafyanın hikâyesini anlatıyor. 

Başta Halep olmak üzere Suriye'nin on yıllar içindeki değişimine ve dönüşümüne ayna tutan kitap; okuru geçmişle geleceğin gelgitlerindeki çıkmaz sokaklarda dolaştırırken Mardin'e, İstanbul'a ve hatta Venedik'e kadar götürüyor.   

Büyülü gerçekçiliği acımasız gerçeklerle harmanlayarak yürek burkan bir metne imza atan Halife; doğası, imkânsız aşkları, hayalleri, mucizeleri, katliamları, liberalleri, muhafazakârları, isyancıları ve modernleriyle kaderine boyun eğmeye zorlanan bir toplumun kanayan damarlarını ince ince işliyor.

Bu toprakların toplu mezarlarla, çaresiz insanların kemikleriyle dolu olduğunu düşündü.

Ne cenazelerini defneden olmuştu ne de onlar için dua eden.

Mezarlarında Dua Eden Olmadı / Halid Halife
Türkçeleştiren: Mustafa İsmail Dönmez
432 Sayfa
Satış Fiyatı: 390,00 TL

Ödüllü yazar Hiyoko Kurisu’nun beklenen romanı “Sihirli Şeker Dükkanı” tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de!

Salı, Şubat 04, 2025

Japonya’nın ardından tüm dünyada adını duyuran ödüllü yazar Kurisu, son kitabı Sihirli Şeker Dükkanı için “Lütfen kalbinizin, kitabın içerdiği gizemli deneyimlerle ısınmasına izin verin” açıklamasını yapmıştı.
11 ülkeyle aynı anda okunmaya hazır olan Sihirli Şeker Dükkanı; Athica Books’un çok sevilen, iyileştirici kurgu türündeki romanları arasında yerini aldı! 

Arka Kapak Yazısı:
YENİAY VE DOLUNAYDA KAPALIYIZ. 
Tapınağın arkasında bir anda ortaya çıkan Alacakaranlık Çarşısı, bu dünya ile öteki dünya arasındaki boşlukta var olan gizemli bir mekândır. Burası, insanların dertleri ve kaygıları nedeniyle varlıkları dengesizleştiğinde onları içine çeker. Çarşının içinde, insanları karşılayan tek yer ise “Sihirli Şeker Dükkânı”dır. Dükkânın sahibi olan Kogetsu, tuhaf güçlere sahip şekerler satar ve her şekerin ardında yatan anlamı keşfetmelerini sağlar. Bu şekerleri satın alan müşterilerin hayatları yavaş yavaş değişir. 

Bu öyküler, okuyanlara acı ve tatlı bir yolculuk sunarken, insan ruhunun derinliklerinde saklı kalan duyguları okşuyor. Gönlünüze dokunacak bu hikayelerde, kendinizden bir parça bulacak ve Kogetsu’nun dünyasına adım atarken gerçek ile hayalin iç içe geçtiği bu büyülü atmosferde kaybolacaksınız. 

Duygusal ve büyüleyici anlatımıyla Sihirli Şeker Dükkânı, sadece bir hikaye değil, aynı zamanda bir ruhsal keşif yolculuğu... 

Sihirli Şeker Dükkanı / Hiyoko Kurisu
Orijinal Adı: The Amberglow Candy Store in the Night Alley
Türü: Edebiyat / Roman 
Yayınevi: Athica Yayınları
Sayfa Sayısı: 152
Fiyatı: 170 TL

Kerem Ilgar’ın cesur ve sarsıcı kaleminden saf kötülüğün romanı “Ben Sadece Kuşları Severim” Düşbaz’dan raflarda

Salı, Şubat 04, 2025

Kerem Ilgar, Düşbaz Kitaplar’dan çıkan yeni romanı Ben Sadece Kuşları Severim’de saf kötülüğün çarpıcı hikâyesini son derece sert ve gerçekçi bir anlatımla kaleme alıyor. Karanlık ve içsel bir yolculuğun kapılarını aralayan bu sarsıcı roman, başkarakterin acımasız dürüstlüğüyle okurları, insanın içindeki şeytanla yüzleşmeye davet ediyor. Adalet, kötülük, suç, ceza gibi yaşama ve insana dair temel kavramları odağına alan Ben Sadece Kuşları Severim’in sonunda ise okurları bir sır bekliyor. 

Ayrıntı Yayınları’nın edebiyatta yeni yollar keşfetme heyecanı ve arzusuyla yola çıkan markası Düşbaz Kitaplar, Kerem Ilgar’ın yeni romanı Ben Sadece Kuşları Severim’i okurlarla buluşturdu. 

Ben sadece kuşları severim. Öyle hepsini de değil. Sadece iki kuş vardır beni kendisine çeken. Çünkü benim yaşamım onlarda gizlidir. Herhangi bir belgeselde tesadüfen karşınıza çıkan iki kuş, aslında benim hayatımın bir özeti de olabilir: gugukkuşu ve balkılavuzu. Bu iki kuşu o kadar çok severim ki sağ omzumda balkılavuzu kuşunun büyükçe bir dövmesini, sol omzumda ise yine aynı ebatlarda bir gugukkuşunu taşırım.

Yıllarca Balkılavuzu olarak anıldım. Yapmadığım kötülük var mı bilmiyorum, ayrıca aldığım hiçbir sorumluluğu hatırlamıyorum. Hayatımın günahlarla dolu olmasını umursamıyorum. Yaptıklarımdan asla pişman olmadım. Şimdi sana gerçek beni anlatacağım. Şimdi seni şeytanla tanıştıracağım. Eğer buna hazırsan, kitabın ilk sayfasını açmanı bekliyorum.

Kerem Ilgar’ın Ben Sadece Kuşları Severim adlı romanı bir kötülüğün resmini çiziyor; kötülük, romantik ve adil betimlemelerden ziyade tüm saflığıyla ete kemiğe bürünüyor ve bizleri, insanın korkutucu gerçekliğiyle tanışmaya davet ediyor.

Kerem Ilgar: 1994 Ankara doğumludur. Temel eğitimlerini Ankara’da tamamlayan Ilgar, Ankara Üniversitesi Hindoloji anabilim dalını bitirerek Hindolog unvanını aldı. Eğitimine İstanbul Üniversitesi Felsefe lisansını alarak devam etti. Kırıkkale Üniversitesi Felsefe bölümü yüksek lisansını yarıda bırakarak edebiyata yöneldi. 2020 yılında ilk kitabı İnsan ile Ka Sapiens Yayınları tarafından yayımlandı. 2022 yılında Köpekli Deli Kadın adlı romanı Filtresiz Kitap tarafından yayımlandı. 2022 yılında Filtresiz Kitap’ın hazırladığı Filtresiz Öyküler adlı öykü der¬lemesinde “Bir Hiçlik Hikâyesi” adlı öyküsü kendisine yer buldu.

Ben Sadece Kuşları Severim, raflarda ve internet satış sitelerinde!

Ben Sadece Kuşları Severim – Kerem Ilgar
Düşbaz Kitaplar
128 Sayfa
170 TL

Paco Roca'dan ödüllü bir grafik roman: Unutulan Ruhların Çukuru

Salı, Şubat 04, 2025

“Kırışıklıklar”, “Ev” ve “Kumdan Sokaklar” ile tanıyıp sevdiğimiz grafik roman üstadı Paco Roca’nın bir kitabına daha kavuşuyoruz. Ay içinde raflarda yerini alan “Unutulan Ruhların Çukuru” diğer kitaplarından daha farklı ve gerçekle bağı dolasıyla daha dokunaklı ve şüphesiz çok daha önemli. Kitabı keyif ve hayranlıkla okumuş biri olarak pası bültene atmadan önce elbette üzerine bir iki kelam etmek isterim. 

"Bir toplumun ölülerine bakarak o topluma dair çok şey öğreniliyor." diyor Roca ve Terrasa. 180 kadar toplu mezar saklı olan paterna mezarlığına odaklanıyoruz. Bazıları altı metreden daha derin olan ve içinde yüzlerce infaz edilmiş kişiyi barındıran bu çukurlar, iki binden fazla bedeni yer altında tutuyor. Franco diktatörlüğü ve iç savaş kurbanlarına dair bu nefis hikâye ile araladığı toplumsal mesele hemen her ülkenin tarihinde bulunan utanç yaralarından. Evrensel ve kapsayıcı. Roca'nın incecik detaylara gösterdiği özen ile çok dokunaklı. Zamana karşı, unutulmaya karşı verilen savaşı okuyoruz. Büyüleyici iki insanı tanıyoruz. Pepica’nın mücadelesi hepimiz için örnek. Mezarcı Leoncio’yu tanımak ise en kötü durumda bile insanlığa dair bir umut olduğunu aşılıyor. Öte yandan duygu seli yaratacak şeyler yaptığını görünce hayran olmamak mümkün değil. Kitap, "Beni unutmayın" diyenleri anarak o kadar güzel saygı duruşunda bulunuyor ki yüreğe taş gibi oturuyor. "Demokratik bir ülkede kimliği belirsiz gömülmüş yüzlerce kişiyle dolu yerler olması ne anormal, düşünsenize." diyor. Bir çizgi roman, bir sanat eseri daha fazla ne yapabilir ki? "Unutulma, hayatla ölümü ayıran uçurumdur." O uçurumu kapattığınız için bin teşekkür Paco Roca ve Rodrigo Terrasa. Dimağımıza kattıklarınıza bin teşekkür. Demokrasinin yaşadığı hafıza kaybına attığınız tokata ve insanlık onuruna verdiğiniz katkıya da... Bu özel kitabı okuyun, okutun... Verilen mücadeleyi örnek alın, kalan anıları sarıp sarmalayın derim.

Daha detaylı bilgi isteyenleri bültene alalım:
Kalpleri titreten hikâyeleriyle insan ruhunun derinlerine nüfuz eden Paco Roca bu kez hem İspanya hem de dünya tarihine iz bırakan baskıcı bir dönemi çizgilerine taşıyor.

Roca'nın gazeteci Rodrigo Terrasa ile birlikte kaleme aldıkları Unutulan Ruhların Çukuru, Franco rejiminin kurşuna dizip toplu mezarlara gömdüğü on binlerce kurbanın yaşadıklarını günyüzüne çıkararak itibarlarını iade ediyor.

Tek isteği babasının naaşının hak ettiği şekilde gömülebilmesiydi.

1940'ta öldürülen babasının kalıntılarını annesinin mezarına taşımaya çalışan Pepica Celda'nın verdiği zorlu mücadeleyi odağına alan bu ödüllü grafik roman, aynı zamanda Franco döneminde infaz edilen kişileri gömmekle görevlendirilen mezarcı Leoncio Badía'nın onurlu yaşamına da bir parantez açıyor. Mezarcının, katledilenlerin yanına eklediği küçük şişelerdeki ipuçları, faşizmin örtbas ettiği sayısız sırrın ortaya saçılmasına katkıda bulunuyor.

Bir ülkenin ve toplumun yakın tarihiyle yüzleşmesine tanıklık ettiren kitap, okuru bireysel ve toplumsal hafıza ekseninde unutma kültürü üzerine düşündürüyor. 

Álex Montoya tarafından çok yakında beyazperdeye de uyarlanacak Unutulan Ruhların Çukuru, Franco İspanya'sında yitip giden nice faili meçhulün ebedî ruhuna sanatsal bir saygı duruşu.

Bir toplumun ölülerine bakarak o topluma dair çok şey öğreniliyor.

Unutulan Ruhların Çukuru
Yazan: Paco Roca ve Rodrigo Terrasa
Çizen: Paco Roca
Türkçeleştiren: Murat Tanakol
Yetişkin, Grafik Roman
304 sayfa
Satış Fiyatı: 590,00 TL

Profil Kitap’tan Şubat Yenileri

Salı, Şubat 04, 2025

Profil Kitap Şubat ayını üç kitapla karşılıyor. “Her kitap, okuyucusuna bir yol sunar.” sloganıyla okurlara seslenen Profil Kitap, “Lucca’nın İki Yarım Küresi”, “ ± 9.5 Hafta” ve “Hakanlıktan Başkanlığa” ile kimi zaman duyguların, kimi zaman bilimin, kimi zaman ise tarihin içinde kaybolacağız diyor. Uyarlandığı film ile Netflix’te büyük ilgi gören “Lucca’nın İki Yarım Küresi” özellikle dikkat çekerek pası bültene atıyorum.

Lucca’nın İki Yarım Küresi - Barbara Anderson
Hiçbir zaman bir “hayır”la yetinmeyin.
“Keşke”lerle yaşamayın.
Kimden gelirse gelsin mutlak tanılara boyun eğmeyin.
İmkânsız diye bir şey yoktur.

Meksikalı bir aile: Lucca, serebralpalsi (beyin felci) tanısı konmuş küçük bir kahraman; annesi BárbaraAnderson bu teşhisi bir engel değil, olağanüstü bir mücadele çağrısı olarak gören cesur bir kadın. Babası Andrésve kardeşi Bruno ise en sıkı yoldaşları.

Bu kitap Bárbara Anderson’un, yenilikçi ve eşsiz bir deneysel tedaviyle oğlunu iyileştirmek için ailesiyle birlikte dünyanın öbür ucundaki Hindistan’a yaptığı zorlu yolculuğu ve yaşadıkları çarpıcı deneyimleri anlatıyor. 

Hintli bilim insanı Rajah Kumar’ın geliştirdiği devrim niteliğindeki Cytotron cihazı imkânsız gibi görünen bir dönüşümü mümkün kılıyor. Lucca’nın iyileşme sürecini okumak, bilimin sınırsız keşif olanakları düşündürtürken, kendimizi doğanın her an yeşerebilecek bir parçası olarak hissetmemizi sağlıyor.

Bu kitap, serebralpalsi ve diğer nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra kanser gibi hastalıklarla mücadele edenler için yeni fırsatların kapılarını aralamakla kalmıyor umutsuzlukla mücadele eden herkes için bir kaynak hâline geliyor.

Netflix tarafından filme de uyarlanan bu ilham verici hikâye, aynı zamanda küresel sağlık sistemlerine meydan okuyan değişimin de habercisi. Engellerin sevgi ve kararlılıkla nasıl aşılabileceğini görmek isteyenlere…
Çeviren: Emre Aksoy, Anı-Biyografi, Sayfa Sayısı: 264


±9.5 Hafta - İpek Kocaman
Acılardan güç devşiren, her yenilgiyi başlangıca dönüştüren cesur bir kadının, hayata tutunmaya kararlı, zorluklarla yoğrulmuş ama asla pes etmeyen kalbinin hikâyesi bu.

Yazar kalp rahatsızlığının tıbbi sebeplerini ve tedavi sürecini anlatırken bilimsel bir dil kullanıyor; ruhunun iyileşme sürecinde ise rüyalarla harmanlanmış, oldukça duygusal ve derin psikolojik çözümlemeler içeren akıcı bir dile geçiş yapıyor. Böylece bilimsel bir gerçeklikle duygusal derinliği buluşturuyor.

Bu kitap aynı zamanda interaktif bir deneyim sunuyor. İçindeki karekodlarla okurlar, yazarın şarkıları eşliğinde eserin dünyasına ortak oluyor. Görsel ve işitsel sanatın bu eşsiz buluşması, ±9.5 Hafta’yı sadece okumakla kalmayıp hissetmenizi de sağlıyor.

Hayatta kalma tutkusunun, içsel sorgulamaların ve yaşamla ölüm arasındaki dansın yürek burkan ama bir o kadar da umut dolu hikâyesini okumaya hazır mısınız?
Tür: Anı-Biyografi, Sayfa Sayısı: 128, 


Hakanlıktan Başkanlığa - Nuh Albayrak
Yönetim sistemimiz halk iradesiyle değişmesine rağmen, parlamenter sisteme dönüş tartışmaları hâlen devam etmektedir. Bu tartışmalar, yeni yönetim sistemini tüm yönleriyle ele almayı gerektirmektedir. Bu sebeple Araştırmacı-Gazeteci Nuh Albayrak, söz konusu eksikliği tamamlamak adına elinizdeki kitapta Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sisteminin Türkiye için ne anlam ifade ettiğine dair kapsamlı bir araştırma sunuyor. Okurlarını Türk devletlerinin yönetim tarzı ve performansı özelinde tarihî bir yolculuğa çıkarıyor.
Tür: Aktüel-Siyaset, Sayfa Sayısı: 312,



Ceren Kandemir’in ilk şiir toplamı “Ayıp Payı” İnkılâp Kitabevi’nden raflarda

Pazartesi, Şubat 03, 2025

Ceren Kandemir’in ilk şiir kitabı olan Ayıp Payı, İnkılâp Kitabevi etiketiyle raflardaki yerini aldı. İnkılâp Kitabevi imzasıyla okurlarla buluşan kitap “Bütün Ümidim Kırlentlerdedir”, “Hadi Öldürelim Birbirimizi!” ve “Ders mi Çıkarmam Gerekiyor?” başlıklı üç bölümden oluşuyor. 

İnkılâp Kitabevi’nin imzasıyla raflardaki yerini alan Ayıp Payı’nda Ceren Kandemir, kent yaşantısını ve yabancılaşmayı dizelerine taşırken, öfkeyi ve tebessümü şiirlerinden hiç eksik etmiyor. 

Kandemir Güçlü Bir Çıkış Hedefliyor
Ceren Kandemir’in ilk şiir kitabı Ayıp Payı, İnkılâp Kitabevi etiketiyle okurlarla buluşuyor. Metropol hayatının karmaşasını mizahi bir dille şiirlerine aktaran Kandemir, kent yaşantısını ve yabancılaşma temalarını ustalıkla işlerken, duygulara dokunmayı ihmal etmiyor.

Öfkeyi ve gülümsemeyi aynı potada eriten bu eser, güçlü bir edebi çıkış hedefliyor. Ayıp Payı okurlara hem düşündüren hem de hissettiren bir şiir yolculuğu sunuyor.
Ayıp Payı, Ceren Kandemir, İnkılâp Kitabevi, 72 sayfa

Sel Yayıncılık'tan Ocak Yenileri

Perşembe, Ocak 30, 2025

Sel Yayıncılık Ocak ayını beş yeni kitapla karşılıyor. B. Traven kitaplığı iki yeni romanla “Pamuk İşçileri” ve “Kanlı Oyun” ile büyürken, Katai Tayama’nın "insanlığını yitirenlere" adanmış bir ağıdı “Köy Öğretmeni” de ayın ilgi çeken kitaplarından. Jean Améry’nin çağımızın bireysel ve toplumsal varoluş krizlerini anlama yolunda, derin bir farkındalık sunan nadir eserlerden biri olarak gösterilen “İstemli Ölüm”ü felsefe okurlarının ilgisine sunulurken, yerli öykü okurları ise bir ilk kitapla Başak Arslan’ın “Sardunyalar Güneşe Bayılır”ıyla tanışacak.

Pamuk İşçileri * B. Traven
Dünyanın en hafif dokusu, farklı ülkelerden umutlarını da sırtlayıp gelen mevsimlik işçilerin nefeslerini kesen ağır bir yüke dönüşüyor: İnsanca yaşama arzusu tropik güneşin yakıcılığı altında pamuk tarlalarında harcanan yoğun emeğin içinde yavaş yavaş sönerken, hayatta kalabilmenin kendisi bile bir başarı.

Bereket, her şey açgözlü işverenlerin insafına kalmış değil. Devrim sonrası Meksikası'nda sendikalar, bugün hayal dahi edilemeyecek kadar güçlü. Pamuk tarlalarından petrol sahalarına, kafelerden ekmek fırınlarına, işçiler çalıştıkları her yerde omuz omuza verip haysiyetleri için kıran kırana mücadele ediyorlar.

Yatacak yer ve pirinç lapası için ne iş olursa yapmaya hazır Gales, pamuk tarlalarını kana bulayan bir cinayetin izini sürerken, Meksika'nın dolambaçlı yolları ve şiddet dolu tarihi içinde bir isyanın da birinci elden tanığı oluyor.

B. Traven her zamanki gibi patlamaya hazır barut gibi bir romanla, coğrafi olarak uzak bir diyarı sınıf kardeşliği ve mücadelesinin ortaklığıyla yakın ediyor.
Özgün Adı: Die Baumwollpflücker * Çeviren: Adalet Cimcoz * Dünya Edebiyatı, Roman * Sayfa Sayısı: 184 * Fiyat: 240,00 TL


Kanlı Oyun * B. Traven
B. Traven kariyer basamaklarını türlü çeşit dalavereyle tırmanan bir petrol simsarıyla atadan kalma bir çiftliğin kanaatkâr sakinleri arasında gerçekleşen anıtsal bir yüzleşme üzerinden Amerikan emperyalizminin röntgenini çekiyor.

İki zıt dünyanın çarpışmasını eksiksiz ele alan Traven, aşırı tüketim döngüsüne hapsolmuş, değişen çağa ayak uydurmaya çalışırken kendine yabancılaşan ve insana içkin tüm değerleri hiçe sayan haris üst tabakanın yaşantısına çok boyutlu eleştiriler getiriyor. Borsa spekülasyonu, rüşvet, görevi kötüye kullanma, bozgunculuk ve medya manipülasyonunun bu çarka hizmet ettiği 20'ler Amerikası'nın sınır tanımaz aktörlerini ete kemiğe büründürüyor. Bir mutlu son vadetmiyor Kanlı Oyun, bugünkü vahşi düzenin temelleri atılırken yaşanılan hezimetleri ve kayıpları tarafgir davranmadan, tüm şeffaflığıyla ele alıyor.

Zamanın ruhunun ezip çiğnediği emekçi sınıfların ahvaline ve Amerika'nın bir süper güce dönüşmesine yol açacak toprak talanına dokunaklı bir bakış...
Özgün Adı: Die Weisse Rose * Çeviren: Esat Nermi Erendor * Dünya Edebiyatı, Roman * Sayfa Sayısı: 240 * Fiyat: 280,00 TL

İstemli Ölüm * Jean Améry
Auschwitz ve Buchenwald toplama kamplarında yaşadığı fiziksel ve ruhsal acılar üzerinden toplumsal riyakârlıkla yüzleşen Améry, İstemli Ölüm'de bireyin kendi yaşamı üzerindeki egemenliğini tartışıyor ve intihara dair tabuları radikal bir şekilde sorguluyor.

Améry, intiharı bir çaresizlik eylemi olarak değil, aksine, insanın kendi varoluşu üzerindeki sahici egemenliğinin nihai ifadesi olarak değerlendiriyor. Kendi yaşamını sona erdirme kararını özgürlüğün en saf şekli olarak sunarken, yaşam ile bireyin kendi kaderini belirleme özgürlüğü olan istemli ölümü mantıksal açıdan karşılaştırıyor.

Bu başına buyruk metni varoluşçu ya da psikanalitik bir temelden değerlendirmek güç. Üstelik Améry'nin bu yaklaşımların intihara dair kavramsal analizlerini delik deşik ettiği bir durumda daha da güç. Bu nedenle iki yıl sonra gerçekleştireceği eylemi belki de çoktan kafasına koymuş bir yazarın sahiciliği olarak okunması gereken İstemli Ölüm, çağımızın bireysel ve toplumsal varoluş krizlerini anlama yolunda, derin bir farkındalık sunan nadir eserlerden biri.
Özgün Adı: Hand an sich legen: Diskurs über den Freitod * Çeviren: Aydın Gelmez * Dizi Adı: Araştırma / İnceleme * Türü: Felsefe * Sayfa Sayısı: 216 * Fiyat: 280,00 TL

Köy Öğretmeni * Katai Tayama
Katai Tayama'nın erken yaşta vefat eden dostu Shūzō Kobayashi'nin günlüğünden esinlenerek kaleme aldığı Köy Öğretmeni, Meiji Restorasyonu döneminde yolunu kaybedenlere, hep kısa çöpü çekenlere, "insanlığını yitirenlere" adanmış bir ağıttır.

Bir kuşağın haleti ruhiyesine ve buhranlarına ayna tutan roman, Japon-Rus Savaşı'nın halktaki karşılığını ve taşradaki sosyal yaşantının boğucu atmosferini alaylı bir öğretmenin kabuğunu kırma yolculuğunda yaşadığı hezimetler üzerinden natüralist bir üslupla işler.

Tokyo'da yükseköğrenim görüp edebiyat çevrelerinin bir parçası olma hayali kurarken, yoksul Japonya kırsalının büyüleyici doğasıyla ve saptığı yan yollarla oyalanarak teselli bulan gönülsüz öğretmen Seizō'nun kaderi, vereceği bir dizi karara bağlıdır.

Her toplumsal kırılmanın bir kuşakta tezahürü olduğu bilinciyle, bugün de bir çıkış yolu arayanlara uzak coğrafyalardan seslenen bir anlatı...
Özgün Adı: Inaka Kyōshi (田舎教師) * Çeviren: Tunç Albay * Dünya Edebiyatı, Roman * Sayfa Sayısı: 240 * Fiyat: 240,00 TL

Sardunyalar Güneşe Bayılır * Başak Arslan
Başak Arslan'ın öykülerinde genel olarak ilişkiler ama illaki aile, sahnenin bir yerine, bazen de tam ortasına yerleşiyor. Yitirilen ya da hiç kurulamayan yakınlıkların kıymıkları karakterlerin içini ince ince sızlatırken anne, baba, evlat, eş, kardeş olarak üstlendiğimiz rollerin yanı sıra sadakat, özgürlük, bağlılık, sevgi, mesuliyet, güven gibi kavramlar değişen manzaralarıyla gözler önüne seriliyor. Parçalanan ailelerde oyundan atılmış çocukların hayaletleri ise yetişkin bedenleri içinde dolaşıyor.

Sardunyalar Güneşe Bayılır, soğuk bir dünyada üşüyenlerin sıcaklığa hasretini, bu uğurdaki dokunaklı, bazen de irkiltici ama hep nafile çabalarını anlatıyor.
Dizi Adı: Türkçe Edebiyat * Türü: Öykü * Sayfa Sayısı: 112 * Fiyat: 180,00 TL

Efsaneleşmiş Unico’nun dinamik dönüşü!

Çarşamba, Ocak 29, 2025

Masallardaki kadar iyilerin ve kötülerin baskın olduğu, abartılı anlatımdan kaçınmadan düşünmeye ve empati yapmaya iten muhteşem bir dünyaya hazır olun. İyi ve kötünün birçok nüansını içerirken kıskançlık, adalet gibi duyguları sorgulatan Unico şimdi Türkiye’de.

“Manga Tanrısı” olarak bilinen Osamu Tezuka’nın klasik Unico’su, Yazar Samuel Sattin ve sanatçı ekibi Gurihiru tarafından yeniden tasarlandı. Tezuka Productions ile işbirliği içinde geliştirilen Unico Uyanış, sevilen hikayenin çığır açan dinamik bir yeniden başlatması olarak bizlerle.

Athica Books’tan çıkan Unico Uyanış’ın unutulmaz yolculuğuna hazır olun!

Arka Kapak Yazısı:
UZAYIN VE ZAMANIN ÖTESİNDE UNUTULMAZ BİR MACERA! 
Unico, kötü Tanrıça Venus’ü kızdırdıktan sonra sürgün edilir ve tüm hafızası silinir. İyi kalpli Batı Rüzgârı tarafından kurtarılan Unico, tanımadığı bir dünyada uyanır ve terk edilmiş bir bekçi kedisi olan Chloe’yle arkadaş olur. Ancak bu arkadaşlık beklenmedik sonuçlar doğuracaktır. Venüs ve onun acımasız hizmetkârı Byron, Unico ve Chloe’yi yok etmek için ellerinden geleni yapacaklardır! 

Hafızasını geri kazanmak ve güçlerini keşfetmek için vakti azalan Unico, kendini birbirinden zorlu mücadeleler içinde bulur. Unico, önündeki bütün engelleri aşıp evrendeki en güçlü varlıklardan biri olabilecek midir? 

Unico – Uyanış 1
Orijinal Adı: Unico - Awakening
Yazar Adı: Tezuka - Sattin
Çizer Adı: Gurihiru
Türü: Manga
Yayınevi: Athica Yayınları
Sayfa Sayısı: 224
Fiyatı: 400 TL

Çağla Ural’dan Hayata ve Aşka Dair Çarpıcı Bir Roman: Mira’nın Kırmızı Defteri

Salı, Ocak 28, 2025

"Bir kırmızı defter, geçmişin gölgeleri ve aşkın derin izleri... 'Mira’nın Kırmızı Defteri'nde sırlara dokunmaya hazır olun!"

Çağla Ural’ın kaleme aldığı ve Destek Yayınları etiketiyle okuyucularla buluşan Mira’nın Kırmızı Defteri, geçmiş ile günümüz arasında köprü kuran, duygu yüklü bir yolculuk sunuyor.

Bu etkileyici roman, aile bağlarını, unutulmuş hatıraları ve aşkın gölgesinde filizlenen yaşamları cesur bir dille ele alıyor. Başkarakter Zeynep’in, anneannesinin kırmızı defterinde saklanan sırları keşfetmesiyle başlayan hikâye, okurları geçmişin izlerini sürmeye ve kendi hayatlarının anlamını sorgulamaya davet ediyor.

Çağla Ural’ın güçlü kalemi ve zengin karakter anlatımı, Mira’nın Kırmızı Defterini edebiyatseverler için vazgeçilmez bir okuma deneyimine dönüştürüyor.

Mira’nın Kırmızı Defteri tüm kitapçılarda.

Arka Kapak Yazısı:
Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

Zeynep evliliğinin en zor kararını vermeye çalıştığı sırada onu büyüten anneannesi Şahika’nın felç geçirdiği ve durumunun kritik olduğu haberini alır ve apar topar New York’tan Türkiye’ye gelir. Hastaneye vardığında ise Şahika’nın, torunundan son bir isteği vardır: “Anahtar”ı bulması.

Zeynep hangi kilidi açtığını bilmediği anahtarı bulmak üzere Şahika’nın gizemli geçmişine doğru bir yolculuğa çıkmak zorunda kalırken, kırmızı deri kaplı bir defter onun tek kılavuzu olacaktır. 

1950’li yıllarda İstanbul’da başlayan ölümsüz bir aşkın iki nesil süren gizemli tarihini öğrenen Zeynep, iki kadını birbirine bağlayan gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacak, peşinde koştuğu anahtarın açtığı kapıdan geçtiğinde ise tüm hikâyelerin finalini yazacaktır.

Yazar Hakkında: Almanya doğumlu yazar, Marmara Üniversitesi İşletme ve Bankacılık yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra Birleşmiş Milletler’de görev almıştır. Katherine Howe’un Galeyan adlı kitabını Türkçeye kazandıran Ural, Ve Müziğin Sustuğu An, Esir Şehirde Bir Kadın ve Sultanla Son Dans gibi eserleriyle de geniş bir okur kitlesine ulaşmıştır. Mira’nın Kırmızı Defteri, yazarın derinlikli üslubuyla edebiyat dünyasına kazandırdığı yeni bir başyapıttır.

Mira’nın Kırmızı Defteri / Çağla Ural
Türü: Edebiyat / Roman
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 456
Fiyatı: 440 TL



Adil Yıldırım’dan Çarpıcı Bir Roman: Şeytan Tüyü

Salı, Ocak 28, 2025

"Bir erkeğin ruhundaki karanlıkla yüzleşmeye hazır mısınız? Şeytan Tüyü, ahlak sınırlarını zorlayan bir hikâye sunuyor."

Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan  Şeytan Tüyü, Adil Yıldırım'ın insan ruhunun karanlık yüzünü cesurca ele aldığı, sarsıcı bir roman olarak okuyucularla buluşuyor.

Adil Yıldırım, karakter derinlikleri ve toplumsal normları sorgulatan üslubuyla, modern çağın narsist anti-kahramanını yaratıyor. Şiddetin, arzuların ve ahlaki çatışmaların hakim olduğu bu roman, okuyucuyu karakterlerin karmaşık ve çelişkili dünyasına çekiyor.

Yazarın daha önceki eserlerinde olduğu gibi, bu romanda da psikolojik analizler ve güçlü anlatım teknikleri ön planda. Yıldırım, bireyin içsel savaşlarını ve bu savaşların çevresiyle olan ilişkisine yansımalarını derinlemesine işlerken, okuyucusunu adeta bir zihinsel yolculuğa çıkarıyor.

"Yazmak, ruhun karanlık koridorlarında dolaşırken duyulan tek ışık kaynağıdır. Şeytan Tüyü’nde okuyucuyu, bu karanlık koridorlardan geçmeye davet ediyorum."
Adil Yıldırım


Arka Kapak Yazısı:
BEN ADRENALİN İÇİN YAŞIYORUM, ZEVK ALDIĞIM ŞEYLER BANA ADRENALİN VERİR VE BEN BU YOĞUN HEYECAN HİSSİNİ YAŞAMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM.

Bir insanın ruhundaki kötülük potansiyeli nedir? Bir erkeğin sahip olduğu o tuhaf çekicilik, ya bir şeytana aitse? Peki bizler içimizdeki cehennem potansiyelinin farkında mıyız? Ünlü yazar ve ilişki koçu Adil Yıldırım, Şeytan Tüyü isimli romanında zengin, güçlü, kırklı yaşlarındaki bir adamın kendi şeytanıyla olan ilişkisini aktarırken, okuyucuların da ne kadar “şeytani” özelliklere sahip olabileceğine dair kendileriyle yüzleşmelerini sağlıyor.

“Benim hayat anlayışım hedonizmdir. Özel hayatım genel olarak ya yatakta ya da restoranda geçiyor. Ya sevişiyorum ya da bunu yapabilmek için yeterince besleniyorum. Benim en büyük zevkim kadınlar. Evli olmam, hatta karımı hâlâ seviyor olmam buna engel değil. Hayatımın amacı farklı kadınların lezzetine ulaşmak, onları keşfetmek, onlarla olmak ama sadece cinsellik değil; ruhlarını ele geçirmek, onları bana bağlı hatta bağımlı hale getirmek.”

Şeytan Tüyü / Adil Yıldırım
Türü: Edebiyat / Roman
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 192
Fiyatı: 220 TL

Dünyanın ilk romanı “Genji’nin Hikayesi” büyülü dünyasına sizleri bekliyor

Salı, Ocak 28, 2025

VBKY’nin edebiyat kitaplığı, Murasaki Shikibu’nun yazdığı, “Genji’nin Hikayesi” kitabıyla genişlemeye devam ediyor. 11. yüzyılın başlarında soylu Murasaki Shikibu’nin kaleme aldığı dünyanın ilk romanı olma özelliğini taşıyan “Genji’nin Hikayesi”, dünya edebiyatının kurgu alanında öncü kabul ettiği bir başyapıt. Toplam 54 bölümden oluşan “Genji’nin Hikâyesi”, olağanüstü yakışıklılığı ve yetenekleriyle tanınan aristokrat “Işık Saçan Prens” Hikaru Genji’nin yaşamını ve 41. bölümden sonra da onun soyundan gelen bazı karakterlerin hikâyelerini anlatıyor. Roman hem Genji’nin karmaşık romantik ilişkilerini, siyasi çabalarını ve kişisel mücadelesini takip ederken hem de okurlara Heian dönemi Japonya’sındaki imparatorluk sarayının yaşamı hakkında zengin tasvirler sunuyor. “Genji’nin Hikâyesi”nin en dikkat çekici yönlerinden biri de düzyazı ile şiirin ustaca harmanlanmış olması. Roman, sadece karakterlerin duygularını anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda duygu, düşünce ve güzelliğin derinliğini yakalayan 800’den fazla geleneksel waka şiiri içeriyor. Bu şiirler, elden ele dolaşıp karakterler arasında derin bir iletişim kurarak düzyazının tek başına veremeyeceği duyguları açığa çıkarıyor. Oğuz Baykara da her dizesi genellikle 14 heceden oluşan ölçülü ve uyaklı beyitler hâlindeki şiir çevirileriyle Murasaki Shikibu’nun 1000 yıl önce Genji Monogatari’de yaratmış olduğu şiir şölenini onun ölümünden 1000 yıl sonra eserin Türkçe çevirisinde dilimize yansıtıyor. Sadece Japonya’nın değil, dünya edebiyat tarihinin en büyük hazinelerinden biri olan ve ilk kez Türkçeye çevrilen, “Dünyanın İlk Romanı”“Genji’nin Hikâyesi” sizi bambaşka bir dünyaya davet ediyor. İki ciltten oluşan ve şık bir sunumla satışa sunulan bu eser hem edebi hem de görsel anlamda kitapseverleri mutlu edecek.

Kitaptan:
“Bir süre sonra İmparator’dan getirdiği mektubu verdi. “İmparator Efendimiz geçenlerde bana devamlı kâbuslar gördüğünü söyledi. Rahatsızlığı zaman zaman düzelir gibi olsa da kâbuslarının sonu gelmek bilmiyormuş. Hiç değilse bu kara günümde bana mânen destek verecek birisi olsaydı yanımda, dedi. Böyle deyince de aklına siz geldiniz efendim. Sizi acısına ortak etmek için saraya davet ediyor. Çocuğun böyle karanlık, metruk, gözyaşının dinmediği bir evde kaldığını düşündükçe çok üzülüyor. Sizin çocukla birlikte saraya bir an önce gelmenizi bekliyor. Bana bu dileğini iletirken efendimiz hıçkırıklar içindeydi, zor konuşu yordu inanın. Hiçbir imparator kendi kullarının önünde gözyaşı dökerek aciz görünmek istemez. İnanın onun söylediklerini sonuna kadar dinleyemeden geldim buralara. İşte İmparatorumuzun mektubu” dedi ve elindeki zarfı yaşlı kadına uzattı.

“Kızım ağlamaktan göremiyorum. Bu latif sözler hanemi aydınlatsın. Mektubu bana sen okuyuverir misin” dedi yaşlı kadın.

İmparator’un mektubu aynen şöyleydi: “Zaman kanayan yaramı sarar diye düşündüm ama öyle olmadı. Yaram şimdi daha da derin. Oğlumdan uzak kalmak, onun büyüdüğünü, olgunlaştığını görememek beni kahrediyor. Sizden oğlumu bana getirmenizi rica ediyorum. O, hepimize annesinden yadigâr.”

İmparator tarafından yapılan bu asil ricanın içtenliğine hiç şüphe olamazdı. Mektuba bir de şiir eklenmişti ama sıra şiiri okumaya geldiğinde çeşme gibi akan gözyaşlarından yaşlı kadın hiçbir şey göremez olmuştu.

“Ne zaman Miyagi’den şebnemli rüzgâr esse, Hep aklıma o küçük çalı yoncası gelir.”

Yazar Hakkında; 10. yüzyılın son çeyreğinde Kyoto’da doğmuş ünlü bir Japon romancı, şair ve Heian sarayında nedimelik yapmış soylu bir kadındır. Murasaki’nin doğum tarihinin 973-977 yılları arasında, ölüm tarihinin ise 1014-1025 yılları arasında olduğu rivayet edilmektedir. Yazar, Heian döneminde güçlü Fujiwara sülalesinin içindeki bir ailede doğdu. Şair ve devlet adamı olan babası Fujiwarano Tametoki, kariyerinin başındayken “Merasim İşleri Bakanlığı” (Shikibuno Daijō) yaptı. Yazarın gerçek adı bilinmiyorsa da bugün bilinen takma adının ikinci kısmı olan Shikibu ismini, babasının görevde bulunduğu makamdan aldığını biliyoruz. Adının diğer kısmı olan Murasaki’yi ise Genji’nin Hikâyesi’ndeki baş kadın kahraman olan Murasaki’nin isminden almıştır. Çince ve Çin klasikleri üzerine iyi bir eğitim alan yazarın, kültür ve edebiyatla genç yaşta ilgilenmesi, gelecekteki yaratıcılığı üzerinde önemli bir rol oynamıştır. Heian döneminin önemli devlet adamlarından Michinaga, Murasaki Shikibu’nun olağanüstü yeteneklerini değerlendirmekte gecikmedi. Onu hemen himayesine aldı ve o sırada imparatoriçe olan kızı Shōshi’ye başnedime olarak atadı. Bu mevki, Murasaki’ye sonradan, Japon edebiyatının temel taşlarından biri haline gelecek Genji’nin Hikâyesi’ni yazması için gerekli maddi, manevi kaynakları ve izleyici kitlesini sağladı. Eserin yazım sürecinin muhtemelen 1001-1010 yılları arasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Romanın bölümler halinde olması, ayrıntılı anlatımı, karakterlerin iç içe geçmiş hikâyeleri, karmaşık saray yaşamı ve insan psikolojisini derinden harmanlayan betimlemeleri eserin tamamlanmasının zahmetli bir süreç olduğunu göstermektedir. Genji’nin Hikâyesi adlı başyapıt sadece Japonya’nın değil dünya edebiyat tarihinin en büyük hazinelerinden biridir.

Genji’nin Hikayesi / Murasaki Shikibu
Çevirmen: Oğuz Baykara
Kategori: Edebiyat
Yayınevi: VBKY
Sayfa Sayısı: 1436
Fiyatı: 1.300,00 TL


Kuzey Kara Polisiyesinin Başyapıtı Şimdi Türkçede! A.M. Ollikainen'den Kargo!

Pazartesi, Ocak 27, 2025

April Yayınları Ocak ayının sonunu kuzey kara polisiyesiyle getiriyor. Nordik dizi ve filmlerini sevenleri zevke boğacak yepyeni polisiye “Kargo” aynı zamanda okurları yazar bir çift ile de tanıştırıyor. Yazar çift Aki ve Milla Ollikainen’in kullandığı takma isim olan A.M. Ollikainen, son yılların en heyecan verici polisiye yazarları arasında gösteriliyor. Ödüllere doymayan polisiyeyi merak ve heyecanla bekliyoruz.

Paula ile Renko, koruyucu giysilerini giydikten sonra konteynerin etrafında bir tur attılar. Dıştan temizdi, boyası yepyeni görünüyordu. Konteynerin etrafındaki zeminde de dikkat çekici bir şey yoktu. Ancak, ön taraftaki kilitli kapının alt köşesinde bir tür vana vardı, muhtemelen suyu buradan pompalamışlardı. Vananın ön tarafında, toprağın üzerinde birtakım izler vardı, yerde bir şey sürüklenmiş gibiydi. “Bu çok saçma,” dedi Renko. “Birini öldürmek için aşırı derecede karmaşık bir yol. Bir insan neden bu kadar zahmete girer ki?”

Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de, bir kargo konteynerinin içinde bulunan cesetle başlayan sarsıcı İskandinav polisiyesi Kargo, gerilim dolu kurgusu ve derinlemesine işlenmiş karakterleriyle yepyeni bir polisiyeyi müjdeliyor.

Soruşturmanın ucu kurbandan katile, sömürgecilikten ırkçılığa uzanıyor.
Kargo’nun yoksulluk ve zenginliğe, kadın ve erkek haklarına, ebeveynlere ve çocuklarına, zehirli iş dünyası ve sanata dair çok sözü var.
Zekası ve empatisiyle Paula Pihlaja, yalnızca bir cinayeti değil, sistemin karanlığını da aydınlatmak için başrolde.
Saf edebi yetenek, polisiye ve hayatla birleşiyor.
Kargo, bir yandan polisin bir cinayet soruşturmasını nasıl yürüttüğünü ders kitabı tadında en ince ayrıntılarıyla adım adım anlatırken, bir yandan da kusursuz görünen bir coğrafyanın sisteminin sırlarını ifşa ediyor. 

A.M. Ollikainen, yazar çift Aki ve Milla Ollikainen’in kullandığı takma isim. Aki Ollikainen, romanlarıyla Helsingin Sanomat Edebiyat Ödülü’nü kazandı, Man Booker Prize ve Prix Femina finalisti oldu. Milla Ollikainen ise Finlandiya Dedektif Derneği’nin düzenlediği Suç Romanı Yarışması’nda birinci seçildi, son yılların en heyecan verici polisiye yazarları arasında gösteriliyor. Kargo bu iki edebi dehanın 15 dile çevrilen, ödüllere doymayan ilk romanı.

“Finlandıya, suç edebiyatının yeni merkezi. Kanıt mı istiyorsunuz? A.M. Ollikainen’in ilk romanını okuyun. Kargo muhteşem.” 
Marco Schneiders, Bastei Lübbe

“Roman açıldığı andan itibaren gücüyle şaşırtıyor. Akıcı dili ve çok yönlü kurgusu, en iyi Kuzey suç serilerini andırıyor.”
Crime 2019 Jürisi, Finlandiya

Kargo / A.M. Ollikainen
Çevirmen: Özge Acıoğlu Bauer
Türü: Roman
Yayınevi: April, 1. Baskı Ocak, 2025 
Sayfa: 352
Fiyat: 340 TL

Sadık Acar “Arzunun Psikomitolojisi: Felsefe, Sanat ve Dinde Arzunun Görünümleri” ile okurları Felsefi ve Sanatsal bir yolculuğa davet ediyor

Perşembe, Ocak 23, 2025

Sadık Acar'ın derinlemesine bir bakış açısıyla kaleme aldığı "Arzunun Psikomitolojisi: Felsefe, Sanat ve Dinde Arzunun Görünümleri", Destek Yayınları etiketiyle okurlarla buluşuyor. Acar, arzunun felsefi, dini ve sanatsal alanlardaki temsillerini, tarihsel ve mitolojik bağlamlarla zenginleştiren bu çalışmasında, bireyi kendi düşünce evrenini sorgulamaya davet ediyor.

Kitap, arzuyu yalnızca bir insani dürtü olarak ele almanın ötesine geçiyor; mitos, din ve felsefe üçgeninde arzuya dair derin bir psikomitolojik analiz sunuyor. Kehf Suresi'nden Hızır ve Musa kıssasına, Platon'un mağara alegorisinden Spinoza ve Hegel'in felsefelerine kadar birçok kaynağı ustalıkla harmanlayan Acar, okuyucularına özgün bir okuma deneyimi sunuyor.

Acar, kitapta arzunun bilinç ve bilinçdışı arasındaki yerini, bireysel ve toplumsal boyutlarını ele alırken, okuyucularını felsefi bir yolculuğa çıkarıyor. Özellikle Hızır ve Musa kıssası üzerine yapılan analizler, insanın kendini aşma ve anlam arayışında arzunun oynadığı merkezi rolü gözler önüne seriyor.

Arka Kapak Yazısı:
Düşüş ve kendine yaslanarak yeniden ayağa kalkış, insan olmanın tarihi serüvenidir.

İnsan en temelde arzu varlığıdır. Arzu, insanın başkasıyla karşılaşmasının, başkaya açılmasının ve nihayetinde başkalaşmasının imkânıdır. İnsan arzuladığı içindir ki ne ise o olmayandır. Arzunun her yönelişi daima bir kendilik görünüşü olarak karşımıza çıkar. Doğal olanı arzulamaktan tinsel olanı arzulamaya ve giderek arzulayanı arzulamaya geçiş hem reel tarihi hem de buna dönük edebiyatı, sanatı, mitleri anlatısal bir kimlik olarak önümüze koyar. Tarihteki tüm ilişkiler, erosun oklarından yani arzunun yönelişlerinden oluşmuş bir bütün olarak boylu boyunca önümüzde uzanır. Köle-efendi ilişkisinden koşulsuz şefkate, ilkel yönetim biçimlerinden demokrasiye, yeme içme biçimlerinden estetik görüye, totaliterlikten dostluk sevgisine, cennetten düşüşten ilahi sevgiye kadar tüm görünüşlerde kendini açığa vuran arzudan başkası değildir. Bizler arzularız ve arzunun macerası bir erginlenme süreci olarak hepimizin kendilik macerasıdır.

Yazar Hakkında: 2005 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. 2015 yılında Marmara Üniversitesi Din Bilimleri ve Felsefe Anabilim Dalında “İbn Arabi’de Miraç Fenomeni” adlı yüksek lisans tezini tamamladı.  “Gelin Tanış Olalım”, “Adana’da Son Yahudiler” adlı belgesel çalışmalarında proje danışmanı olarak görev aldı. “Düşün-ü-yorum” bülten ve dergisinde, Duvar Gazetesinde yazıları yayınlandı. “Felsefe Tarihi”, “Din Fenomenolojisi ve Din felsefesi”, “Çağdaş Felsefe” gibi farklı konu başlıklarında atölye çalışmaları yürüttü. 2023 yılında Destek Yayınları’ndan “Descartes” adlı eseri yayınlandı. Atölye çalışmalarına ve yazın hayatında ürün vermeye devam etmektedir.

Arzunun Psikomitolojisi / Sadık Acar
Türü: Felsefe
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 296
Fiyatı: 310 TL


Profil Kitap’tan Ocak Yenileri

Çarşamba, Ocak 08, 2025

Profil Kitap ocak ayını farklı türlerde birbirinden özgün dört kitapla karşılıyor. “Bir Mucizedir İnsan” gelişim psikolojisi hakkında okurlara bir keşif yaptırırken, “Salyangoz ve Tornavida” edebiyatın sınırlarını zorluyor. “Kozmos Buradan Geçer” ile şiir ve kültürün derinliklerine dalarken, “Bir Parçacık Gökyüzü” ile küçük okurlara hayal kurmanın gücünü anlatıyoruz.


Bir Mucizedir İnsan / Neslihan Arıcı Özcan
Her bir yaşam evresi, insanın kendi varoluşsal hikâyesini inşa etmesine katkı sağlayan mucizevi ve işlevsel öğrenmelerle doludur.

Bu kitap, insanın anne rahmindeki ilk anlarından yaşlılık döneminin olgunluğuna kadar uzanan benzersiz yolculuğunu ele alıyor. Beynimizdeki kimyasalların etkisinden hormonal değişimlere, yaşamın her evresinde karşılaşılan zorluklara ve fırsatlara ışık tutarak okurlara kendi hayatlarına dair yeni bir farkındalık kazandırıyor.

Hangi nörobiyolojik yapılar bir çocuğun dünyayı keşfetme arzusunu tetikler? Beynimiz ergenlik döneminde neden bu kadar kaotik çalışır? Yetişkinlikteki kararlarımızı hangi biyolojik süreçler şekillendirir?

Ruh sağlığı alanındaki yirmi yıllık deneyimin birikimiyle yazılan bu eser, bireyin gelişimsel hikâyesini anlamasına ve kendisiyle daha derin bir bağ kurmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. 

İnsan olmanın mucizesini ve sürekli değişim hâlindeki benliğinizi keşfetmeye hazır mısınız?
Tür: Gelişim Psikolojisi, 192 sayfa, 220 TL



Salyangoz ve Tornavida / V. K. Tur
“Yanımda yürüyen adam, söyle, benim gördüklerimi sen de görüyor musun? Duyduklarımı sen de duyuyor musun? Aynı yolda mı yürüyoruz şu anda seninle? Aynı yere mi götürüyor peki bu yol bizi? Dur, cevap verme! Cevap verirsen eğer, işler daha da karışacak. Şu an içimden konuşuyorum. İçimden konuştuğum falan yok aslında basbayağı konuşuyorum ama şimdilik böyle iyi. Ben cevap vereceğim senin yerine: Aynı yolda yürümüyoruz. Bu yolda yalnızım ben, bu yol sadece benim için. Bana diğer bütün yolları yok kılan bir yol bu. Diğer bütün hedefleri ulaşılamaz kılan. Öyle yazıldı diye öyle değil, yanlış anlama. Ben öyle yazıyorum diye öyle. Sorma.”

Bittiği yerde yeniden başlayan bir serüven. Denizin üzerinde havada asılı bir adam. Gün batımına doğru ilerleyen kırmızı bir Chevrolet Impala. Kimin yazdığı belli olmayan bir roman. Şairler, katiller ve âşıklar…

Roman türünün sınırlarını zorlayan elinizdeki kitapta; genç şair Tevfik yıllar sonra İstanbul’a, arkadaşlarının yanına döner. Burada geçireceği iki hafta onun için hem varoluşsal hem de edebi anlamda bir krize dönüşür. İstanbul’da bir pasaj kahvesinde bir araya gelen yedi ahbap, iç dünyalarındaki çatışmaların ve arayışların izinde, hikâyenin kozmik bir düzlemle birleştiği finale doğru sürüklenir. Epik anlatı geleneğinden, modern ve postmodern roman tekniklerinden; şiirin, nesrin, halk dilinin ve mizahın imkânlarından beslenen Salyangoz ve Tornavida roman türünün bakir alanlarını keşfe çıkıyor.
Tür: Roman, 280 sayfa, 280 TL


Kozmos Buradan Geçer / İbrahim Ercan
yine kalıyoruz sakince uzaklarda
bir kıyının savruk yamacında, oracıkta
bir gezegen seçelim içinde karanlıklar olan
ışığı kovan, arı bir an

Kozmos Buradan Geçer, Türk mitolojisinin derin sembollerini çağdaş bir bakış açısıyla harmanlayan şiirsel bir yolculuktur. Eserde, bireysel deneyimler ile evrensel temalar birleşerek yaşamın paradokslarını, ölüm, tanrı gibi büyük soruları ve doğa ile gökyüzüyle kurulan kadim bağları işleyen özgün bir anlatı ortaya çıkmaktadır. Şair, hem Türk kültürünün çok katmanlı mirasını hem de modern şiirin estetiğini birleştirerek okuyucuya derin bir kültürel ve entelektüel deneyim sunuyor.
Tür: Şiir, Sayfa Sayısı: 40, 150 TL


Bir Parçacık Gökyüzü / Türkan Çolak
Kirpi Kürdancık'ın bir hayali var: karanlık yuvasına biraz gökyüzü taşımak!

Hayalini gerçekleştirmek için çıktığı yolda yalnız da değil: Sincap Kızılcık ve Kurbağa Zıpırcık onun yanında.

Peki dostlarının yardımıyla bu küçük kirpinin büyük hayali gerçeğe dönüşebilecek mi?

Bir Parçacık Gökyüzü okurlarına hayal kurmanın gücünü, inancın getirdiği gayreti, dostluğun sıcaklığını ve yardımlaşmanın çift yönlü mutluluğunu hissettiren tatlı bir hikâye...

Siz de Kürdancık'a eşlik etmeye ne dersiniz?
Resimleyen: Ramila Aliyeva Gençoğlu, Tür: Resimli kitap, Hedef kitle: 4+ yaş, okul öncesi, Sayfa Sayısı: 30, 200 TL
 
 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template