♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

The Do-Over : Hasta ile Sünepe

Yeni projelerini stüdyolara beğendiremeyen Adam Sandler’ın Netflix ile kurduğu destek teması ikinci meyvesini verdi. Dizi dünyasına girer girmez kendisine önemli bir yer edinen platformun ilk filmleri benzer bir etki yaratmasa da ilk adımlar olarak önemseniyor. Sandler ise üretmek için yeni platform bulmuş, haliyle durumdan mutlu. Sandler’ın Netflix üzerinden seyirciyle buluşan “The Ridiculous 6”dan sonraki ikinci projesi “The Do-Over” 27 Mayıs’ta izleyiciyle buluştu.

2016 yapımı komedinin senaryosu Kevin Barnett ve Chris Pappas imzalı. Senaryosunu da yazdıkları “Booze Buddies” ile yıl içinde ilk yönetmenlik sınavını da verecek olan ikili, ikinci kez bir arada. Tek sezonda kalan başarısız tv dizisi “Unhitched”de birlikte çalışan ikiliden Barnett “The Heartbreak Kid” ve “Hall Pass”in senaristlerinden biri olarak tecrübe kazanmıştı. Pappas ise ilk film senaryosunda. Haliyle “The Do-Over” ikili için büyük adım. Yönetmen koltuğundaysa Sandler’ın ilk dönemlerinde birlikte çalıştığı Steven Brill var. Aile filmlerinin yönetmeni olarak bilinen Brill, “Mr. Deeds” ile adını duyurmuş, vasat komedilerle devam etmiş ve son olarak 2014 yılında senaryosunu da yazdığı “Walk of Shame”i çekmişti. Oyuncu kadrosu da tanıdık isimlerden oluşan filmde Adam Sandler’a David Spade, Paula Patton, Catherine Bell, Nick Swardson, Matt Walsh, Luis Guzmán ve Kathryn Hahn eşlik ediyor.

Mezunlar gecesindeyiz... Charlie McMillan ile tanışıyoruz. Aradan yıllar geçmiş ama onun için değişen bir şey olmamış. Bir süpermarketin içindeki bankada çalışıyor, lise aşkı ile evlenmiş ama bonus olarak gelen ikizlerle baş edememekten muzdarip bir sünepe. Yanına yaklaşan adam kendini tanıtınca biz de Max Kessler ile tanışıyoruz. Hayal ettiği gibi FBI ajanı olmuş, son derece cool görünen bir adam... İkili yıllar sonra karşılaşmanın sevinciyle geçmişi yad ediyor. Hafta sonunu tekne ile denizde geçirmenin keyfi de cabası ama Charlie sabah bambaşka bir yerde uyanıyor. Max tekneyi patlamış, iki cesedi yerlerine bırakmış. Bu sahte ölüm sonrası o cesetlerin kimliklerini kullanarak yeni başlangıç yapıyorlarsa da işler öyle olmuyor...

The Do-Over tamamen seyirciye oynayan bir film. Barnett ve Pappas seyirciye alışık olduğu ortamı ve karakterleri vererek hazır olanın üstüne kurmuş maceralarını. Sandler bildik rolde, Spade tipik ezik, her Sandler filminde olduğu gibi çatlak karakterler ile zenginleştirilmeye çalışılmış. Eski arkadaşların buluşması ile sıcaklık sağlanıp sonrasını merak ettirmeyi planlamışlar. Önce her Amerikalının özlemi ikinci şans, eğlence sonra merak uyandıran sorular ve acaba neler olacak diye düşündüren ulu bir görev. Bu basit formülün bir falsosu yok. Her ne kadar konu basit de olsa kağıt üzerinde ilgi çekici ama uygulamada bu kadar yaratıcılık yoksunu olunca her şey elde kalıyor. Seyirciye bu kadar oynanınca her şeyin beklendiği gibi çıkması sürpriz değil ama 108 dakikayı da hoş geçirmemizi sağlayacak bir şeylere ihtiyaç var. Komedi olarak o kadar ucuz numaralara başvuruluyor ki gülmekten umudu kesiyoruz. Max’in annesi üzerine dönen esprilerin bayağılığı sözle de kalmıyor, yaşlı kadının sarkmış göğüslerini göstermeye kadar gidiyor iş. Macera desek çok tutuk ve sevimsiz... Aksiyon desek kız kıza dövüşten medet umma çabası... Yaratıcılıktan uzak senaryoya yönetmenin formsuzluğu da eklenince ortaya çok uzun ve sıkıcı bir film çıkmış.

Geçtiğimiz yıl yaşadığımız “The Ridiculous 6” kabusundan sonra Sandler’ın gereksiz ısrarı sayesinde bu yılın kabusu da “The Do-Over” belli ki. Oyuncunun proje seçme kabiliyetini sorgulatan yaratıcılık yoksunu saçma sapan bir film. 


Share this:

Post a Comment

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template