♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Set It Up : Ama Yine de…

Amerikan kültürünün güçsüzü ezmek ve sömürmek üzerine işlediğini gayet iyi biliyoruz. Bunun uç noktaları da iş dünyasında yaşanıyor. “Çalışırsan karşılığını er geç alırsın” düsturuyla dayanma gücü de verilen bir kitle var. İş dünyasının önemli insanlarının asistanları da bunlardan biri. Her şeyi programlayan ve hayatı kolaylaştıran bu asistanlar, patronlarını ve hayatındaki insanları onlardan çok tanıyor. Her detayla uğraşarak patronlarına büyük kolaylık sağlasalar da hemen hemen hiç takdir görmüyor aksine sürekli aşağılanıyor ve hor görülüyorlar. Düzenli bir hayatı unutarak başlanan asistanlık süreci sürekli patronla birlikte olmak ama asla mesafeyi eşitleyememe maratonu bir bakıma. Bu zor hayatı kolaylaştırmak mümkün mü? 2018 yapımı Netflix işi “Set it Up” bunu şeytanlıkla deneyen bir komedi… Son yıllarda sayıları artan patron komedilerinden…

“Set it Up” bir kadın filmi… İş dünyasına kadın gözüyle bakan, kadını ön planda tutan ve yeri geldiğinde yüceltmekten çekinmeyen bir örnek… Künyesi kadın ağırlıklı olunca gayet doğal. Aynı zamanda bir ilk film. Kısa komedilerle yaptığı minik başlangıçtan sonra prodüktörlüğe geçiş yapan Katie Silberman ilk uzun metraj senaryosuna imza atmış. Yönetmen koltuğunda ise tv dünyasından tanıdık bir isim oturuyor. 2006 yılından bu yana hemen her komedi dizisinin en az bir bölümünü yönetmiş olan “The Office” ile Emmy ödülü kazanan Claire Scanlon ilk kez beyaz ekranın sınırları dışına çıkmış. Hoş, Netflix olunca pek de uzağa gitmiş denemez ama kalibresi daha yüksek bir film için ilk kez koltukta sonuçta. Oyuncu kadrosu da gayet dengeli. Yeni neslin sempatik isimlerinden Zoey Deutch, yan rollerle adım adım ilerleyen Glen Powell filmin parlamaya yakın isimleri olurken onlara Lucy Liu ve Taye Diggs eşlik ediyor. İki nesilden kimyası tutması beklenen partnerle yaratılmaya çalışılmış. İşin içinde eşleşme var ne de olsa…

Harper ve Charlie ile tanışıyoruz… Aynı binada çalışan iki asistan. İkisi de önemli kişilerin sağ kolu. Tüm hayatları onlara göre düzenlenmiş. Sağlıklı bir ilişkileri, düzenli iş saatleri ve uyku düzeninden uzaklara düşeli çok olmuş. İkisi de binanın son kalanları. Herkes gittikten sonra bile patron gitmeden çıkmayanlardan… Tanışmaları bir yemek kapışmasıyla oluyor. Yemek alma savaşı sonrası yaptıkları işi ve patronları birbirlerine anlattıklarına ne kadar benzediklerini fark ediyorlar. Sonra da çöpçatanlık için kolları sıvıyorlar. Zaten onları kendilerinden bile iyi tanıyorken bu iş elbette çocuk oyuncağı… Onlar birlikte takılsın biz de iş yükünü azaltmış olalım demeleriyle eğlence başlıyor…

“Set it Up” iş dünyası komedisi olarak bağımsız kanada biraz daha yakın bir film her şeyden önce. Karakterlerini derinleştiriyor, yan hikayeler ekliyor ve mevzusunu derli toplu anlatıyor. Yan karakterler de filme epey renk katıyor. Asansör görevlisi ve kargo elemanı filmin en eğlenceli anlarını yaratmış. Buna karşın Harper ve Charlie o kadar parlak anları yaratmaktan epey uzak bir ikili. Kimyaları tutuyor olsa da bir türlü izleyici ile özdeşleşemiyorlar. Her romantik komedinin olmazsa olmazı artık çift olsunlar isteğini yaratmanın yanına bile yaklaşamıyorlar. Patronlar içinde aynı şey söz konusu. Özellikle ikinci yarıdan sonra belirgin bir uzama ve sarkma söz konusu. Olacakları tahmin ediyoruz ama film bir türlü o sona meyletmiyor. Gereksiz yan yollarla hem ritm hem de tempo düşüyor. İlk yarıda hissedilen hafiflik yerini iç sıkıntısına bırakıyor. Harper’ın ev arkadaşının öyküsü yan yollardan biri ama onun da sadece mesaj vermek için kullanılması uyumsuzluk yaratıyor. 

İki parçadan bir bütün yaratmaya çalışan Set it Up, eninde sonunda işi çöpçatanlıktan sevgiye, aşka bağlıyor. Tüm amacının mottusunu söylemek ve mesajını vermek olduğunu gösteriyor. “Birini 'için' seversin ve 'rağmen' aşık olursun. Birini bütün nitelikleri için seversin ve bazı niteliklerine rağmen aşık olursun.” Ama yine de olarak özetlenecek bu durumdan meyvesini de alan alıyor elbette. Parlak bir fikirle başlayan bir süre iyi giden hafif komedi mesaj kaygısıyla ciddileşerek kan kaybederek vasatı aşamıyor. İzle unut filmi olarak ideal Pazar filmi olamamasını da fazlalıklarla dolu 105 dakikasına borçlu…

Share this:

Post a Comment

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template