♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Türkiye’nin İlk Sesli Kitap Dükkanı ‘Seslenen Kitap’ Açıldı

Cuma, Ocak 31, 2014
Türkiye’nin ilk sesli kitap dükkanı ‘Seslenen Kitap’, Ayşe Kulin, Hasan Ali Toptaş, Canan Tan, Murat Menteş, Can Dündar, Buket Uzuner, Cem Mumcu, Pucca, İclal Aydın, Berrak Yurdakul, Tuba Ünsal ve Fatmanur Erdoğan’ın seslendirdiği kitaplarıyla açıldı. Seslenen Kitap, güncel ve yenilikçi bir mecra olan ve mobil cihazlar üzerinden kolaylıkla ulaşılan uygulamasıyla kitapseverlere yeni bir platform sunuyor.

Seslenen Kitap, sesli kitap dükkanı olarak güncel yazarların son kitaplarını ve çok okunan, popüler yazarların başyapıtlarını sesli kitap olarak sunuyor. Her yazarın kendi kitabını seslendirdiği, internet ve mobil cihazlar üzerinden kolay ulaşılabilir ve yenilikçi bir mecra sunan Seslenen Kitap, kitapseverlere yeni bir platform sunarak bilgiye ulaşımı kolaylaştırıyor. Lansmanını 12 yazarla gerçekleştiren Seslenen Kitap için Ayşe Kulin Dönüş’ü, Canan Tan Piraye’yi, Murat Menteş Ruhi Mücerret’i, Hasan Ali Toptaş Heba’yı, Can Dündar Lüsyen’i, İclal Aydın Bir Cihan Kafes’i, Cem Mumcu Makber’i, Buket Uzuner Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları: Su’yu, Pucca Ay Hadi İnşallah’ı, Berrak Yurdakul İki Cihanın Bekçisi’ni, Tuba Ünsal Benim Tatlı Komposto Günlüğüm’ü ve Fatmanur Erdoğan Beyaz Yakalı Girşimci’yi seslendirdi. Devam eden kayıtlar arasında ise Nebil Özgentürk’ün Türkiye’nin Hatıra Defteri ve Dost Can Deniz’in Cesur Sorular’ı bulunuyor.

Seslenen Kitap Kurucu Ortağı Berk İmamoğlu, güncel yazarların eserlerinin Seslenen Kitap mobil uygulamaları gibi, hayatın içinde ve insanların hayatlarında var olan güncel ve yenilikçi bir mecrada daha önce sunulmadığını belirterek, bunun Türkiye’de bir ilk olduğunu açıkladı. İmamoğlu, Türkiye’de sesli kitap konusunun yeni olmadığını ama Seslenen Kitap’ın sunduğu standartların yeni olduğunu belirterek hangi formatta olursa olsun bilgiye kolay ve hızlı ulaşmak isteyen, yenilikçi, teknolojiye uyum sağlamış ve teknolojiyi günlük yaşamlarına adapte etmiş kişilerin Seslenen Kitap’ı hayatlarına dahil edeceklerini söyleyerek sözlerine devam etti; ‘Hedef kitlemiz kitap severler, kitap okumaktan hoşlanan, güncel yazarları ve güncel eserleri takip edenler, yolda, arabada, trafikte, seyahatte ve spor yaparken geçirdikleri vakitlerini iyi değerlendirmek isteyenler, yazar hayranları, eserleri yazarlarının sesinden dinlemekten keyif alan, yazarlar ile bağ kurmak isteyenler ve yazılı kitapları okumakta güçlük çeken insanlar. www.seslenenkitap.com‘a üye olan herkes, satın aldıkları kitapları Seslenen Kitap mecraları diyebileceğimiz www.seslenenkitap.com internet sitesi, Seslenen Kitap mobil uygulamaları ve Seslenen Kitap masa üstü uygulamalarının tamamından dinleyebilir.’ dedi.

‘Seslenen Kitap’ 2014’ü 100 Yazarla Bitirmeyi Hedefliyor
Berk İmamoğlu, 2014 yılında öncelikle yeni kitaplar ve yeni yazarları Seslenen Kitap’a dahil etmeyi planladıklarını ve hatta tüm büyük yayın evlerinin sesli kitaplar konusunda Seslenen Kitap ile birlik içinde girişimde bulunmasını hedeflediklerini söyledi. Okuyan Us ve Can Yayınevi ile anlaşma imzaladıklarını belirten İmamoğlu; ‘Girişimde bulunması derken yayınevlerinin yeni yatırımlar yapması anlamında değil, mevcut kaynakları bu yenilikçi mecra ile değerlendirip pazarı nasıl büyütebiliriz konusunda düşünmeye başlamalarını kastediyorum. Aynı zamanda 2014 yılında biz altyapımızı yani internet sitemizi ve mobil uygulamalarımızı geliştirmeye devam edeceğiz.’ dedi. Halen kayıtları devam eden Nebil Özgentürk’ün seslendirdiği Türkiye’nin Hatıra Defteri ve Dost Can Deniz’in seslendirdiği Cesur Sorular ise Şubat ayında dinlenebilecek.

2014 yılına yaklaşık 15 kitap ve 1 aylık finans dergisiyle başladıklarını söyleyen İmamoğlu, bunun Seslenen Kitap’ın 6 ayda ve sıfırdan başlayarak geldiği nokta olduğunu söyledi ve sözlerine devam etti; ‘Bu noktaya gelirken bizimle yola çıkan insanlara sadece fikrimizi anlatabildik ve heyecanımızı paylaştık. Artık kusursuz çalışan bir altyapımız ve potansiyel iş ortaklarımıza gösterebileceğimiz bir sistemimiz var. Bu durumda yazar ve kitap sayımızı hızla artırabileceğiz. 2014 yılını 100 kitabı satışa sunarak kapatmamız sürpriz olmayacak. Lansmanımızın ardından dinleyicilerden alacağımız geri dönüşlerle kesin iş hedeflerimizi ve yatırım planlarımızı şekillendireceğiz.’ dedi. 

Her Kitabın Sonunda Yazarlarla Sohbet
Seslenen Kitap uygulamasıyla okuyucular, yazarın sesinden dinledikleri kitaplar sayesinde, hikayeleri yazarın ağzından dinleme fırsatı yakalayacaklar. Her kitabin sonunda yazarlara 6 soru soruluyor ve cevapları dinleyicilerle paylaşılıyor. Bazı yazarlar uzun, bazı yazarlar kısa cevaplar vermeyi tercih ediyorlar. Bu soru-cevap bölümünün uzunluğu ortalama 5 dakika sürüyor. Bir kitabın ortalama 8 saat sürdüğü düşünülürse, bu çok kısa bir bölüm. Yazarlar ve dinleyiciler arasında kurulan bağa katkıda bulunmak istediklerini belirten Berk İmamoğlu, aynı şekilde www.seslenenkitap.com üzerinde yer alan ‘Duymadıklarınız’ bölümünde yazarların stüdyoda kitaplarını okurken çekilen fotoğraflarının da bulunduğunu söyledi ve tüm bunların amacının, dinleyicilerin kitapları dinlerken edinecekleri tecrübeye biraz daha samimiyet katabilmek olduğunu sözlerine ekledi.

Kitapseverler, www.seslenenkitap.com üzerinden güncel yazarların son kitaplarını ve çok okunan, popüler yazarların başyapıtlarını sesli kitap olarak satın alabilirler. Satın aldıkları kitapları ios, android ve windows marketlerden ücretsiz indirecekleri ‘Seslenen Kitap’ uygulamasıyla dinleyebilirler. Ayrıca, seslenenkitap.com’dan satın alınan kitaplar Windows ve Mac masa üstü Seslenen Kitap uygulaması ile de dinlenebilir.


Candan Tezel’den İlk Solo: Hikayeler

Çarşamba, Ocak 29, 2014
Uzun yıllar grup müziği yaparak başarılı işlere imza atmış olan ve 110’dan tanıdığımız Candan Tezel, müzik hayatına solo bir  albüm ile devam ediyor!

Prodüktörlüğünü tamamen kendisinin üstlendiği ve grup sound’u dışına çıkan çalışmaların da yer aldığı “Hikayeler” albümünü EMI Müzik etiketi ile piyasaya süren Candan Tezel, albümün çıkışından önce ‘Bir Şarkı’yı yayımlayarak dikkatleri üzerine çekmişti. Sanatçı, albümün ikinci video klibini ise ‘Rüzgarla’ adlı şarkısına çekti.

Sona Eren Her Olay, Arkasında İz Bırakır...
Yönetmenliğini Göksel Balaban’ın, prodüksiyonunu Profabrika’nın üstlendiği ‘Rüzgarla’ klibi, Galata’da özel tasarım bir çatı katında 30 kişilik bir ekip ile 14 saatte çekildi. Konu olarak ‘Bir Şarkı’nın devam hikayesi niteliğinde olan ‘Rüzgarla’ klibinde, geriye kalan izleri hayatından silmeye çalışan ve artık veda etmesi gerektiğini bilen bir adamın hikayesi işleniyor.

Birçok farklı hikayenin çarpıcı bir dil ile anlatıldığı albümde, tüm söz ve müzikler Candan Tezel’e ait. Hafızalara kazınan ‘Özledim Seni’ şarkısı ise yepyeni düzenlemesi ile “Hikayeler” albümünde yerini alıyor… Dokuz şarkılık albüm EMI etiketiyle raflarda...

“Rüzgarla” her yere yayılacak “Hikayeler” bunlar... Ve herkes kendine ait olanı seçecek...



Dünya Müziğinin Ustaları Şubat’ta Zorlu Center PSM Sahnesinde

Salı, Ocak 28, 2014
Zorlu Center PSM, Şubat ayında dünya müziğinin ustalarını sahnesinde ağırlamaya devam ediyor. 9 Şubat’a kadar devam edecek, tüm zamanların en ünlü müzikali CATS’in ardından, 11 Şubat tarihinde Cenk Karaferya’yı ağırlayacak. L’Opera Magazine tarafından geleceğin opera yıldızı seçilen kontrtenor Cenk Karaferya konserini barok ve klasik dönem grubu olan Broschi Ensemble ile birlikte veriyor. 

Kaçırılmayacak konserlerle sanatseverlere müzik ziyafeti sunan Zorlu Center PSM,  16 Şubat’ta doğum gününde Atina’dan başlayacağı Happy Birthday turnesi ile Nana Mouskouri’yi, 18 Şubat’ta ise solo sanatçılığı, orkestra şefliği ve oda müziği müzisyenliği gibi çok yönlü kimliğiyle geniş hayran kitlesine sahip olan keman virtüözü Nikolaj Znaider’i ağırlıyor. 22 Şubat’ta 450’den fazla unutulmaz filmin hafızalardan çıkmayacak müziklerine imza atan kompozitör Ennio Morricone’nin sahne alacağı Zorlu Center PSM’de, 25 Şubat’ta ünlü caz şarkıcısı ve bestecisi Rebekka Bakken izleyiciyle buluşuyor. 28 Şubat’ta ayın son konserinde ise sahneyi Hüsnü Şenlendirici’nin kusursuz ve akıcı klarneti, İsmail Tunçbilek’in berrak ve net bağlaması, Aytaç Doğan’ın daha sert ve gitara benzeyen kanunuyla Taksim Trio alıyor. 

Zorlu Center PSM, 14 Şubat’ta sanatseverleri romantik şarkıların ünlü bestecisi Željko Joksimović ile buluşturuyor. 12 farklı enstrüman çalabilen besteci, şarkıcı, aranjör ve müzik prodüktörü “Balkan Bazaar” adını verdiği en son projesiyle İstanbul’a gelecek. Sanatçı, sıra dışı vokalleri ve şarkılarında varlığı hissedilen Balkan ezgileriyle Sevgiler Günü’nde romantizm rüzgarı estirecek. Željko, 2004 yılında katıldığı Eurovision şarkı yarışmasında ikinci olmuş, 2012 yılında yarışmada ülkesi Sırbistan’ı yeniden temsil etmişti. 

CATS
T.S. Eliot’un Old Possum’s Book of Practical Cats adlı eserine ve Andrew Lloyd Webber’in rekorlar kıran uyarlamasına dayanan, Broadway’in en uzun soluklu müzikallerinden biri olan CATS, bugüne kadar üç yüzden fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi tarafından izlenen gerçek bir fenomendir. Müzikalin öyküsü kediler arasında geçse de aslında yaşamın ta kendisidir. Grizabella, kendisinin de bir parçası olduğu Jellicle Kedileri’ni dünyayı tanımak için terk eder ama dünya ona hiç iyi davranmaz. Örselenmiş, yıpranmış ve gururu kırılmış olarak Jellicle Kedileri’ne geri döner. Ancak kabullenilmez ve dışlanır. Acaba Grizabella özlediği o eski günlerini tekrar yakalayabilecek midir? Müziğin, dansın, şiirin, hayallerin, tiyatronun ve aşkın mükemmel uyumunu içinde taşıyan Cats, en iyi müzikal ve en iyi yönetmen dalları dahil olmak üzere Broadway’de 7 kez Tony Ödülü’nü kazandı. Olivier Award en iyi müzikal ödülü ve en iyi orijinal kadro kategorisinde Grammy ödülü bulunan Cats; muhteşem set tasarımı, olağanüstü kostümleri ve mükemmel koreografisiyle büyüleyici bir müzikal. En son 2008 yılında İngiltere çapında çok başarılı bir turne yaparak kapalı gişe oynamış olan CATS, yoğun istek üzerine bu yıl yeniden turneye başlayacak ve ne mutlu ki dünyanın en ünlü kedileri İstanbul’a da uğrayacak.
Tarih: 1-9 Şubat 2014
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro
Bilet Fiyatları: Hafta İçi : 59 TL, 110 TL, 152 TL, 187 TL, 228 TL
Hafta Sonu : 65 TL, 122 TL, 168 TL, 207 TL, 252 TL

CENK KARAFERYA & BROSCHI ENSEMBLE
L’Opera Magazine tarafından geleceğin opera yıldızı seçilen kontrtenor Cenk Karaferya konserini barok ve klasik dönem grubu olan Broschi Ensemble ile gerçekleştirecek. Etkinliğin odak noktası, barok döneminin kastratlarının sesi için özel yazılmış olan müziğe övgü olacak. Aynı zamanda son yıllarda rock yıldızı Sting’in bizlere tanıtmış olduğu besteci Dowland’ın yazdığı şarkıları da dinleyeceğiz. Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde ödül kazanan Cenk Karaferya, Farinelli ve Carestini gibi ünlü kastratlar için yazılmış olan bestelere hayat verecek. Etkinlikle Handel, Monteverdi ve Dowland tarafından yazılan samimi bestelerin dehası kutlanacak. Konser aynı zamanda ilgileri, 400 yıl öncesine dayanan ve Karaferya’ya eşlik edecek olan dönem enstrümanlarına çekecek. Cenk, South Bank Centre, London Handel Festivali, Greenwich Festival of Early Music, İstanbul Barok Festivali ve Albert Long Hall gibi prestijli mekân ve etkinliklerde performanslar sergiledi. Ayrıca Divino Sospiro, I Virtuosi Delle Muse, Barockorchester La Banda, Les Bougies Baroques ve Broschi Ensemble gibi önemli orkestralar eşliğinde solo konserler verdi.  
Tarih: 11 Şubat 2014, Salı
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Drama Sahnesi
Bilet Fiyatları: 35 TL, 45 TL, 55 TL

ŽELJKO JOKSIMOVIĆ & AD HOC ORCHESTRA
Romantik şarkıların ünlü bestecisi 14 Şubat Sevgililer Günü’nde sizlerle. Besteci, şarkıcı, çoklu enstrümantalist, aranjör ve müzik prodüktörü Željko Joksimović “Balkan Bazaar” adını verdiği en son projesiyle İstanbul’a geliyor. Bu proje şu ana kadar son derece başarıyla sürdürdüğü müzik kariyerini adeta taçlandırıyor. Joksimović, Ad Hoc Orkestrası ile birlikte Balkanlar’da ve Avrupa’da en üst seviye sanatçı unvanını kazandıran tüm film, tiyatro müziklerini ve pop müzik eserlerini sunuyor. 2004 yılında önemli başyapıtı Lane Moje ile Avrupa’nın gönlünü fetheden sanatçı, geleneksel Sırp enstrümanları olan kaval, düdük, goç ve djembe gibi enstrümanları kalabalık bir uluslararası dinleyici kitlesine tanıttı. Bu, Željko’nun Avrupa’nın ilk akordeonu ödülünü kazandığı yıl olan 1984’te Paris’te başlayan Avrupa macerasının başarıyla sürdüğünün göstergesiydi. Günümüzdeyse ise sıra dışı vokalleri ve şarkılarında varlığı hissedilen Balkan ezgileriyle tüm Avrupa’da tanınıyor. Özellikle Eurovision şarkı yarışmasında üst üste edindiği başarılarla çok özel ses rengini daha geniş kitlelere tanıtan sanatçı, 80.000’i aşkın seyircinin katıldığı konserleriyle Balkanların starı olduğunu ispatladı. PSM’den Balkanlar’a doğru müzik dolu bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın.
Tarih: 14 Şubat 2014, Cuma
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro
Bilet Fiyatları: 39 TL, 55 TL, 69 TL, 79 TL, 90 TL

NANA MOUSKOURI HAPPY BIRTHDAY TOUR
Nana Mouskouri, doğum gününde Atina’dan başlayacağı ve onu bir kez daha bir yıl süreyle dünyayı dolaştıracak olan Happy Birthday Turnesi ile sahnelere geri dönüyor. Sadece doğum gününü değil, aynı zamanda yıllar boyu şarkılarıyla ona ilham veren besteci ve söz yazarlarını da kutlamak için. Şarkı söylemenin, kendisini hayata bağlayan ve aşkın fark edilir olduğunu gösteren en büyük deneyim olduğunu dile getiren muhteşem soprano, müziğin gerçek tutkusunu gözler önüne seriyor. Dört Fransız müzisyen ve 2001’den beri Fransa’da müzik kariyerini sürdüren kızı Lénou da Nana Mouskouri’ye turnesinde eşlik edecek ve böylece Mouskouri’nin en büyük hayallerinden biri olan kızıyla aynı sahneyi paylaşma hayali gerçekleşecek. Tüm sevgili dostları yani izleyicileriyle birlikte sevdiği besteci ve söz yazarlarından şarkılar söyleyerek adeta bir kutlama havasında geçecek konser için siz de PSM’de yerinizi alın.
Tarih: 16 Şubat 2014, Pazar
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro
Bilet Fiyatları: 69 TL, 99 TL, 150 TL, 185 TL, 220 TL

NIKOLAJ ZNAIDER
Nikolaj Znaider günümüzün önde gelen keman virtüözlerinden biri. Znaider aynı zamanda solo sanatçılığı, orkestra şefliği ve oda müziği müzisyenliği gibi çok yönlü kimliğiyle geniş hayran kitlesine sahip. Londra Senfoni, Münih Filarmoni, Çek Filarmoni, Los Angeles Filarmoni gibi pek çok orkestrada düzenli olarak misafir şeflik yapan Znaider, Figaro’nun Düğünü, Don Giovanni gibi dünyaca ünlü senfonik konserleri ve opera eserlerini yönetti. Ödül kazanan albümleri arasında yer alan Viyana Filarmoni ve Valery Gergiev ile birlikte Brahms’ın Korngold Keman Konçertosu, İsrail Filarmoni ve Zubin Mehta ile birlikte Beethoven’in Mendelssohn Konçertosu, Bavyera Radyosu ve Mariss Jansons ile birlikte Prokofiev 2 ve Glazunov Konçertoları övgülerle karşılandı. Yefim Bronfman ile birlikte Johannes Brahms’ın keman ve piyanoyla çalınan tüm eserleri kendisi tarafından piyasaya sürüldü. Znaider piyanist Robert Kulek eşliğinde İstanbul’a unutulmaz bir klasik müzik gecesi yaşatacak.
Tarih: 18 Şubat 2014, Salı
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Drama Sahnesi
Bilet Fiyatları: 59 TL, 85 TL, 105 TL

ENNIO MORRICONE 50. SANAT YILI - VEDA TURNESİ
Tuco, üzerine ödül konulmuş bir kanun kaçağıdır. Keskin nişancı Blondie adlı kovboyla işbirliği yaparak kasabaları dolaşmaktadırlar. Tuco’yu kanun adamlarına teslim eden Blondie, ödülü alıp Tuco’yu asılmaktan son anda kurtarmaktadır. Bir kasabada işler ters gider ve ortaklıkları bozulur... İşte o an, 450’den fazla unutulmaz filmin, unutulmaz müziklerine imza atan kompozitör Ennio Morricone’nin İyi, Kötü ve Çirkin için bestelediği o meşhur müzik çalmaya başlar. Besteleri kırktan fazla ödüllü filmde yer alan Morricone altmış yılı aşkın kariyerinde, sinema tarihinin en bilinen film müziklerinin çoğuna imzasını attı. Duayen sanatçı Spaghetti Western’lerin yanı sıra The Battle Of Algiers, Cinema Paradiso, The Legend of 1900, Malena, The Untouchables, Once Upon a Time In America gibi muhteşem film müziklerinin de yaratıcısı. Veda turnesi kapsamında ilk kez İstanbul’a gelecek olan Morricone’ye kulak vermeden önce koltuğunuza yaslanın ve gözlerinizi kapatın. 100 kişilik dev koro ve 85 kişilik orkestranın zihninizde canlandıracağı muhteşem öyküler sizi alıp götürecek.
Tarih: 22 Şubat 2014, Cumartesi
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro
Bilet Fiyatları: 99 TL, 195 TL, 325 TL, 420 TL, 599 TL

REBEKKA BAKKEN BAND
Keman dersleriyle başlayan müzikal yolculuğunda henüz çocukken şarkı söylemeyi tercih etti. Sesine eşlik edebilmek için kendi kendine piyano çalmayı öğrendi. Önceleri Norveç folk şarkıları ve kilise şarkıları söyleyen Bakken profesyonel kariyerinin ilk günlerinde yerli gruplarla funk, soul ve rock müzik yaptı. Ünlü caz şarkıcısı ve bestecisi Rebekka Bakken 1994 yılında müzik tutkusunu gerçekleştirmek için çıktığı ve New York’tan başlayan yolculuğunu Viyana’ya yerleşerek tamamladı. Şarkılarını üç oktav vokallerin eşliğinde seslendiren sanatçı pop müzikten folka, cazdan R&B’ye farklı müzik tarzları arasında sakin ve uyumlu geçişler yaparak geniş bir hayran kitlesine sahip oldu. Müziğin izinde farklı kültürleri ve yaşanmışlıkları deneyimleyen sanatçının 2003 tarihli ilk solo albümü The Art of How to Fall büyük ses getirdi. Şarkıcı bu albümüyle caz dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen Deutscher Phonoverband Jazz Award ödülüne layık görüldü. Gerçek bir başarı öyküsüne imza atarak müziğiyle kitlelerin hayranlığını kazanan Rebekka Bakken’ın PSM’de söyleyeceği her parçaya siz de âşık olacaksınız.
Tarih: 25 Şubat 2014, Salı
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Drama Sahnesi
Bilet Fiyatları: 49 TL, 75 TL, 99 TL

TAKSİM TRIO ISTANBUL EXPERİENCE WİTH CARLOS BENAVENT & TOMATİTO
Taksim Trio, İstanbul’un şaşırtıcı müzikal oluşumlarından biri… Roman kültüründe eğitim görmüş üstün nitelikli üç virtüözden oluşan benzersiz bir grup. Hüsnü Şenlendirici’nin kusursuz ve akıcı klarneti, İsmail Tunçbilek’in berrak ve net bağlaması, Aytaç Doğan’ın daha sert ve gitara benzeyen kanunuyla adeta dans ediyor. Taksim Trio hem eski hem taze hem de çağdaş sesler eşliğinde doğuya özgü ezgilere sihirli dokunuşlarıyla şekil veriyor. İstanbul yüzyıllardır Doğu ile Batı’yı birleştiren bir köprü görevi görüyor, Taksim Trio’nun yaptığı müziğin temelini de bu yaklaşım oluşturuyor. Geleneksel Türk müziği mirasından gözle görülür şekilde beslenen Taksim Trio, klasik ve caz tarzlarını geleneksel kalıplara sokuyor. Böylece müziklerinin gerek tarihi anlamda gerek müzikalite anlamında İstanbul’u yansıtmasına izin veriyor. İstanbul’un dinamik ve kozmopolit ruhunu müziğe taşıyan Taksim Trio’ya bu özel performansında Carlos Benavent, Tomatito ve sürpriz isimler eşlik edecek. Taksim Trio’nun PSM’ye özel performansı Istanbul Experience’ı kaçırmayın.
Tarih: 28 Şubat 2014, Cuma
Mekan: Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro
Bilet Fiyatları: 57 TL, 80 TL, 99 TL, 120 TL, 140 TL

Bilet Satış Noktası: www.zorlucenterpsm.com 


Yeni Video: Elbow "New York Morning"

Pazartesi, Ocak 27, 2014
10 Mart'ta kavuşacağımız yeni Elbow albümü "The Take Off And Landing Of Everything"den ikinci video klipte yayında... Kapak görseli halen netleşmeyen albümün deluxe versiyonunda kaç şarkı yer alacağı da muamma... Ama sorun yok, şimdiden elde iki şarkı var...



Yeni Şarkı: Cloud Nothings "I'm Not Part of Me"

Pazartesi, Ocak 27, 2014
Cleveland Ohio'lu indie rock üçlüsü Cloud Nothings, iki yıl aradan sonra yayınlayacağı yeni albümünden ilk şarkıyı kulaklarımıza yolladı... Grubun dördüncü stüdyo işi olacak ve "Here and Nowhere Else" adını taşıyacak albüme 1 Nisan'da kavuşacağız...



Yeni Video: Pixies "Magdalena"

Pazartesi, Ocak 27, 2014
Kadro değişiklikleriyle uğraşırken dinleyicisini unutmayarak kısa süreye iki e.p. sıkıştıran alternatif rock efsanesi, haftayı yeni videoyla başlattı...



Yeni Şarkı: Lana Del Rey "Once Upon A Dream"

Pazartesi, Ocak 27, 2014
Disney'in bu yılki gişe bombası "Maleficent" için stüdyoya giren Lana Del Rey, orjinal öykünün tema şarkısını yeniden yorumladı. Yeni fragmanla eş zamanlı olarak kulaklara düşen şarkı 30 Mayıs'ı işaret ediyor...



Ayşe Kulin’in Hayali Gerçek Oldu!

Pazartesi, Ocak 27, 2014
Adı: Aylin, Sevdalinka, Füreya, Köprü, Nefes Nefese, Kardelenler, Gece Sesleri, Veda, Türkan, Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı, Dönüş gibi çok satan kitapların yazarı Ayşe Kulin'in yeni kitabı Hayal şubat ayında raflarda olacak. Remzi Kitabevi tarafından yayına hazırlanan biyografi kitabı 150.000 adet basılacak. Kulin'in 1983'den bu yana yaşamından ilginç anekdotları içeren Hayal'i diğer kitaplardan ayıran en önemli özelliği ise metnin birbirinden renkli çizimlerle desteklenmiş olması. Kapak tasarımını Ömer Erduran'ın yaptığı kitabın ön kapak ve kapak içi çizimleri Umut Karaman, iç çizimleri ise Irvin Mandel'in imzasını taşıyor. 

Yahya Kemal Beyatlı'nın "İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar" sözleriyle başlayan kitap Kulin'in bir umuduyla son buluyor: "Bu dünyada var olduğum sürece hayal kurmaktan vazgeçmeyeceğim. Okurlarımla daha nice hayalde buluşmak üzere!" Ünlü işadamı Asil Nadir’den reklamcı Tunca Yönder’e; halkla ilişkiler alanının duayeni Betûl Mardin'den işadamı Rahmi Koç’a kadar iş, yayın, siyaset dünyasından pek çok tanınmış ismin yer aldığı kitabın arka kapağında ise Kulin okurlarına şöyle sesleniyor: "Yazar olmanın hayalini kurduğumda kaç yaşındaydım tam hatırlayamıyorum ama okul öncesinde, evdekilerden harfleri öğrenip yazarlığa özendiğime göre, altı yaş civarında olmalıydım. Nerdeyse bir yarım asır bu hayalin peşinde koştum; yazar hanesine rastlatmak için çevirip durdum, feleğin çemberini. Elinizde tuttuğunuz Hayal’in satırları, beni, yazmaya tutkun bir genç kadından bir yazara evrilten birikimin, tesadüflerin, olayların dökümünü verirken, kahramanlarımın roman kişilerine dönüşme nedenlerini de anlatıyor; sizi kitaplarımın arka bahçelerinde bir gezintiye çıkarıyorum. Dilerim gezintiniz keyifli geçer."

Kitap adı: Hayal
Yazar adı: Ayşe Kulin
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Türü: Anı
Sayfa sayısı: 360
Baskı adedi: 150.000

KİTAPTAN NOTLAR:
ALLAHIM SEN BANA SABIR VER!
Bu kargaşanın en üstünde, içinde babamın daktilosunda yazıp yer yer tipeksle düzelttiğim yedi-sekiz adet öykümün bulunduğu soluk pembe dosya duruyor. Masanın arkasında ise sinirli hareketlerle sigara içen Mustafa Kemal var. Mustafa Kemal Atatürk değil, Mustafa Kemal Ağaoğlu! Yani, açılımı Yazarlar Kooperatifi gibi bir şey olan YAZKO’nun müdürü veya idarecisi veya başkanı. Bu sıfatlardan hangisini taşıdığından emin değilim. Emin olduğum, ben on beş yaşındayken, o on dokuz yaşındaydı ve bana âşıktı.(…) “Allahım sen bana sabır ver,” diyor Mustafa Kemal, “iyi ki evlenmemişim seninle! Deli ederdin beni herhalde.” İçimden, “Ne evlenmesi be, sen beni öpemedin bile,” diyorum, ilkgençliğimde ona yüz vermediğim için şu anda hayli pişman.

BİR DAHA KİTAP BASTIRMAYACAĞIM!
“Dava filan açmayın. Bu bana bir işaret,” dedim. “Ne işareti?” “Mis gibi bir işin var, kitap senin neyine, diyor Allah bana. Bir daha kitap filan bastırmayacağım!” Tuttum sözümü. Kitap bastırmayı silip attım kafamdan, tam on sene. 

YAŞAR NABİ: "YAZAR OLMANIZA VAKİT VAR"
Elini uzattı dosyayı almak için. Dosya elim titrediğinden dolayı dalgalandı aramızda. Varlık Dergisi’nin sahibi Yaşar Nabi Bey gözlüklerini çıkardı, boncuk mavisi gözlerini bana dikti; “İlginç şeyler yazmışsınız ama daha yazar olmanıza vakit var,” dedi.

ERDAL ÖZ: "SİZİN İÇİN ÜZGÜNÜM"
"Sayın Kulin, Son öyküleriniz, öncekilerin de gerisinde. Sizin için üzgünüm."
Erdal Öz.
Artık reddedilmelerin arsızı olmuştum ya, sadece şunu düşündüm; özenle ayırdığı sayfanın diğer yarısını ne için kullandı acaba? Herhalde ziyan etmemiştir.

“YAZIP, GETİRİN, BASACAĞIM”
Yaklaşık kırk dakika sonra aynı kapıdan çıkarken, Aylin’in bir yayıncısı vardı artık!, “Yazıp, getirin, basacağım,” demişti. Erol Bey ki, yayınevinin PR’ı, editörü, müdürü, genel yayın yönetmeni filan değil, harbiden Remzi Kitabevi’nin sahibiydi.

DÜNYA GÜZELİ BİR KIZ
Sıra geldi Hülya’nın kim olduğunu öğrenmeye. Kulaklarımı ve gözlerimi açınca, pek çok dergi ve gazetede ismine, resmine rastlamaya başladım. 1987 yılında Hülya Avşar, dünya güzeli bir kızdı. Nisan da zaten, “Ayşe, Gülizar’ı oynayacak olan, taze erik gibi bir kız, görünce bayılacaksın,” demişti ki gerçekten de görünce bayılmıştım.

AYŞE KULİN REKLAM YAPIMCISI, ONAT KUTLAR METİN YAZARI 
Onat Kutlar’la yollarımız ilk kesiştiğinde, ikimiz de Repro Reklam’da çalışıyorduk. Ben malum, reklam yapımcısı o ise metin yazarı olarak.

BAŞBAKAN VE PAPATYA KARISINI İTİCİ BULUYORDUM
Ben, huyum icabı her iktidar partisine muhalif olduğum için, ANAP’a da karşıydım. (…) Başbakan ve Papatya karısını, tahammül çizgimin sınırlarını zorlayacak kadar itici buluyordum…

ANNELER GENCECİK HAYATLARA YANIYORSA
Bir Gün’ü okuyanlar, Kürtleri dağa çıkartan nedenleri anlayabildilerse ve her iki tarafın anneleri kaybedilen gencecik hayatlara yanıyorlarsa benim gibi, bugün gelinen noktada, en azından silahların susmasına seviniyorlardır eminim.

TERÖR ÖRGÜTÜ MENSUBU 
Ben, bu işi bu kadar geçe bırakmanın pişmanlığı, o ise, kitabını görmeden gitmemenin telaşındaydı. Tam da o günlerde evi basıldı. Azize mertebesine konması gereken Türkan Hoca, ağır hastalığının son evresinde, terör örgütü mensubu ilan edildi. İşte o an, benim iktidardaki partiyle tüm bağlarımın koptuğu andır!

KADER DEDİĞİMİZ 
O dehşet günleri içinde suda, havada ve karada kurşunlanmayı göze alan Recep Yazıcıoğlu’na bir taş bile isabet etmedi de, yıllar sonra Denizli’de valilik yaparken pisipisine bir araba kazasına kurban gitti. Kader dediğimiz, tam da bu olmalıydı.

BENDENİZ ASİL NADİR 
“Valla sizin gibi bir elemanım oldukça, sırtım yere gelmez Ayşe Hanım,” dedi.
“Tanışıyor muyuz?”
“Tanışıyoruz. Bendeniz Asil Nadir.”
“Aaaa! Aaaa!”

DÜNYANIN EN YAKIŞIKLI KÜRŞAT’I
Ben, dünyanın en yakışıklı Kürşat’ına bağlandığımı bilsem, kendimi rezil eder miydim böyle! Bu yanlışlık, benim Kürşat Başar’la dostluğumun başlangıcı oldu.


Dizi Ajandası : 27 Ocak / 2 Şubat

Pazar, Ocak 26, 2014
Üç sezon final barındıran hafta, büyük yapımların kısa molalarının eksikliğini hissettiriyor. Sezonlarını ortalayan dizilerin molalarının arasında öne çıkansa "American Horror Story"nin sezon finalini yapacak olması...


Pazartesi:
2 Broke Girls  3x15  And the Icing on the Cake
Archer  5x3  Archer Vice: A Debt of Honor
Beauty and the Beast  2x11  Held Hostage
Being Human U.S.  4x3  Lil' Smokie
Hart Of Dixie  3x11  One More Last Chance
How I Met Your Mother  9x16  How Your Mother Met Me
Intelligence  1x4  Secrets of the Secret Service
Mike & Molly  4x10  Weekend at Peggy's
Mom  1x15  Fireballs and Bullet Holes
Switched at Birth  3x3  Fountain
Teen Wolf  3x16  Illuminated
The Blacklist  1x13  The Cyprus Agency
The Following  2x2  For Joe
The Fosters  1x13  Things Unsaid


Salı:
Cougar Town  5x4  The Trip to Pirates Cove
Dads  1x15  Sperms of Endearment
Death In Paradise  3x3
Justified  5x4  Over the Mountain
Pretty Little Liars  4x17  Bite Your Tongue
Ravenswood  1x9  Along Came a Spider
Supernatural  9x11  Sharp Teeth
The Originals  1x12  Dance Back from the Grave


Çarşamba:
American Horror Story  3x13  The Seven Wonders  [Sezon Finali]
Arrow  2x12  Tremors
Baby Daddy  3x3  Lights! Camera! No Action!
Broad City  1x2  Stolen Phone
Chicago PD  1x4  Now is Always Temporary
Kirstie  1x8  Maddie vs. Maddie
Law & Order: SVU  15x13  Betrayal's Climax
Melissa & Joey  3x19  The New Deal
Men at Work  3x3  Holy New Boss!
Nashville  2x13  It's All Wrong, But It's All Right
Psych  8x4  Someone's Got a Woody  
Republic of Doyle  5x14  If the Shoe Fits
Revolution  2x13  Happy Endings
Suburgatory  3x3  Open Door Policy
Super Fun Night  1x14  Lucindervention
The Exes  3x16
The Tomorrow People  1x12  Sitting Ducks
Workaholics  4x2  Fry Guys


Perşembe:
Anger Management  2x48  Charlie and His Probation Officer's
Community  5x6  Analysis of Cork-Based Networking
Elementary  2x14  Dead Clade Walking
Parks and Recreation  6x13  Ann and Chris
Rake  1x2  A Close Shave
Reign  1x10  Sacrifice
Saving Hope  2x14  43 Minutes
The Big Bang Theory  7x14  The Convention Conundrum
The Crazy Ones  1x14  Simon Roberts Was Here
The Spoils of Babylon  1x4  The Age of the Bastard
The Millers  1x13  Driving Miss Crazy
The Vampire Diaries  5x12  The Devil Inside
Two and a Half Men  11x13  Bite Me, Supreme Court
White Collar  5x13  Diamond Exchange  [Sezon Finali]


Cuma:
Banshee  2x4  Bloodlines
Blue Bloods  4x14  Acceptance
Bones  9x15  The Heiress in the Hill
Enlisted  1x4  Homecoming
Hawaii Five-0  4x14  Na Hala a ka makua (Sins of the Father)
Helix  1x5  The White Room
Last Man Standing  3x15  Tasers
Raising Hope  4x14  The Road to Natesville
The Carrie Diaries  2x13  Run to You  [Sezon Finali]
The Neighbors  2x15  You've Lost That Larry Feeling


Pazar:
Bitten  1x4  Grief
Black Sails  1x2  
Brooklyn Nine-Nine  1x15  Operation: Broken Feather
Call The Midwife  3x3
Girls  3x5  Only Child
Looking  1x3  Looking at Your Browser History
Mr. Selfridge  2x3
New Girl  3x14  Party Time 
The Musketeers  1x3


Ritual : Hasat Ayini

Salı, Ocak 21, 2014
Gerilim filmlerinin bitmek tükenmek bilmez kaynaklarından ayinler, değişmez marazi meraklarımızdan aynı zamanda… Bilsek bile görmek isteyeceğimiz o marazi merak üzerine kurulmuş bir gerilim “Ritual”… Ne kadar az şey bilirsek o kadar sürükleyici olur düsturundan hareketle kurulan film, yönetmenin kurgu numaralarıyla fark yaratmaya çalışan bir deneme… O denemelerin peşinde koştuğunu daha açılış sahnesinden göstermeye başlayan yönetmen, uyarıyla açıyor filmini bu yüzden… “Açık şiddet sahneleri içermektedir, vazgeçmek için 30 saniyeniz var” diyor Mickey Keating... Buna paralel sahneler beklerken, stil denemesine soyunarak hayli renkli bir geçmiş sahnesini seçerek şaşırtmayı denemiş… Bu denemenin ardından da, ana karakterlerini hızlıca donattıktan sonra yan öykülerle takıntılarını gösteriyor arka planda…

Filmin özelliği konusundan çok, yeni bir yönetmenle tanışma olanağı sunması… Bu tanışma için tüm donanımını, malzemesini ortaya koyuyor Keating... Belli ki, Lynch filmlerini seviyor, zira otoyol sahnesiyle işaretini de çakıyor… Radyodan duyulan tiyatro ile sevdiği aktöre de çakıyor selamını çok geçmeden… Atmosferi kurma konusunda pek aceleci davranıyor, malzeme bolluğu aynı zamanda gereksiz ayrıntılara boğulmasına neden oluyor… Olayın cadılar bayramı gününde gerçekleşmesini hiçbir fark yaratmıyor örneğin… Karakterlerini ve olaylarını dış dünyadan soyutlayarak anlatınca, günün zamanın bir fark yaratmadığını görüyoruz… Bu tercihin olumlu yanıysa, merak duygusunu sürekli körüklemesi… Tempoyu da bu yolla arttırıyor, bocalamadan sürüklüyor izleyicisini “Ritual”… 

Gelelim konumuza… Gelen bir telefonla eski eşinin yanına gidiyor kahramanımız Tom… Onunla özdeşleşmemiz için gerekli tüm numaraları yapan yönetmenimiz aşırıya kaçmadan çağrıldığı otel odasının kapısını tıklattırıyor bize… Çalınan kapının ardında bir kadın ve bıçakladığı adam olduğunu görmemiz filmi ortalıyor… Bu süre boyunca kapalı mekan gerilimini, göstermeden yaratmaya çalışıyor Keating... Öyle ki, kamera oraya döndüğünde kan gölüne dönmüş bir köşede paramparça olmuş bir kurbanla karşılaşmayı bekliyoruz… “Ritual”ın en büyük zafiyeti de tam bu noktada başlıyor ilk olarak… Filmini bir ayin gibi kuran yönetmen, seyircisinde sürekli beklenti yaratıyor ama o beklentinin altında kalıyor hep… Ne gösterecekse hemen çevirmiyor kamerayı, hazırlıklar yapıyor, önsöze girişiyor kendince… Bu girişimlerin sonucunda seyirciyi bekleyen bir ödül olmaması da hesapların tutmadığı an… Kurduğu formüle çok çaba sarfettiği belli olan Keating, teoride düşündüklerini pratiğe dökememiş bir türlü… Bir iki sahnede o formülleri acemice göstermiş… Yönetmenin arayışlarının doruğa çıkışıysa filmin ikinci yarısı… Tamamen deneysel bir anlayışla, kurduğu formülü bırakıp hevesli bir çocuk gibi kamerası elinde dışarı çıkıp görüntü arıyor kendine adeta… Bu dağılma sayesinde ilk yarıda yarattığı tüm beklentilerin de altında eziliyor… “The End” yazısını soru işaretiyle sürekli bölmekte bu acemiliğin sonucu olmuş doğal olarak… Filmin tarz kokmasını istemek güzel bir şey ama bunu başaramayınca sonuçları ağır oluyor…

Filme adını veren ayin, kurbanın kimliğini öğrenmek yapılan araştırmanın sonucu… Küçük bir dövme, arabanın arkasında bir kamera… Ne kadar az bilirsek o kadar iyi… Ama öğrenmek işin neresinde, sonuç yok… O kamera bağlanınca, televizyon aracılığıyla şahit olduğumuz görüntülerin de hem gerçekliğe herhangi bir katkısı yok, hem de yine beklenenin aksine az şiddet, az görüntü… Her şeyi havada bırakarak girişilen bu ayin, böylece çıkmaz bir sokak oluyor… Böylece tüm çabasına rağmen finalinde hasadını toplayamıyor… Bu kadar Keating dedik, ilk filmi “Ultra Violence”i 2011’de yazıp yöneterek başlamış bir isim kendileri... 54 dakikalık mistik gerilimi buralara uğramadığı için bir şey demek zor... Kadrosundaki iki kilit oyuncu da, henüz yollarının başında isimler... Dean Cates vasatı aşamıyor, zorlama görünüyor ama role çok yakışan ve vasatın üzerine çıkabilen Lisa Marie Summerscales ile uyumu yakalayabilmiş bir şekilde... Ki hemen belirteyim Summerscales’i daha fazla filmde görmek isteriz... 

Yönetmenin acemilikleriyle pratiğe dökülemeyen “Ritual”, iyi bir deneme yine de… Türün ihtiyacı olan denemelere ilgi duyanlar için farklı bir seyirlik, ama fazla bir şey beklememek kaydıyla…


Sevgililer Günü'nde, Hediyelerinizle Darüşşafakalı Öğrencilerin Eğitimini Destekleyin!

Pazartesi, Ocak 20, 2014
150. yılını kutlayan, “Eğitimde Fırsat Eşitliği”nin sembolü Darüşşafaka Cemiyeti, sevgi dolu kaliteli bir eğitimle yaşamlarını değiştirdiği öğrencilerinin geleceğinin aydınlanmasına destek olmak isteyenler için, Sevgililer Günü’ne özel “Bardak Altlıkları” hazırladı.

Darüşşafakalı öğrencilerin Darüşşafaka Eğitim Kurumları sanat atölyesinde sevgiyle yaptıkları rengârenk resimlerin yer aldığı bu çok özel “Bardak Altlıkları,” Sevgililer Günü’nde sevdiklerine farklı ve anlamlı bir hediye sunmak isteyenler için ideal. 

Siz de bu Sevgililer Günü’nde sevdiklerinize, öğrencilere destek olmanın mutluluğu ve huzurunu armağan etmek isterseniz, öğrencilerin birbirinden güzel resimleriyle süslü “Bardak Altlıkları”ndan edinebilirsiniz. 

Darüşşafaka’dan seçilen her özel gün hediyesi, Türkiye’nin 65 ilinden gelen 1.000’e yakın, babası veya annesi hayatta olmayan öğrencinin Darüşşafaka’nın sağladığı eğitimle yaşamlarının değişmesine, mutlu ve başarılı bireyler olarak hayata atılmalarına destek veriyor. 

Sevgililer Günü’nü kutlarken, Darüşşafakalı öğrencilere sevgi dolu ve kaliteli bir eğitim bağışlayın!

Şimdiden Sevgililer Günü’nüz kutlu olsun…



Bu bir Sosyal Sorumluluk ve Farkındalık Yayınıdır... 
Paylaşmanız ve duyuruya katkı yapmanız dileğiyle...


Yeni Şarkı: Damon Albarn "Everyday Robots"

Pazartesi, Ocak 20, 2014
Blur'un üretken ismi Damon Albarn, merakla beklediğimiz solo albümünden ilk şarkısını klibiyle sundu... 28 Nisan'da çıkacak albüm "Everyday Robots" adını taşıyacak ve 12 şarkı içerecek...



About Time : Zaman Yanılsamadır

Pazartesi, Ocak 20, 2014
Sevdiğimiz İngiliz romantik komedilerinin senaristi olarak tanıdığımız Richard Curtis, üçüncü kez yönetmen koltuğunda… Çok karakterli aşk bileşimlerinin ismi, bu kez aşk filmi çatısı altında zamana yoruyor kafasını… Zamanda yolculuk konusunda da söyleyecekleri var belli ki… Sinema tarihinin her daim kafasını meşgul eden zamanda yolculuk olgusunu öyküsünün hizmetine sokan Curtis, kıymet bilmek gerektiği mesajının peşinden koşuyor… Sloganı da “Ya sana hayatındaki her an için ikinci bir şans verilseydi?”... 

Ezik bir oğul yeterli yaşa geldiğinde babası karşısına alıyor ve bombayı avucuna bırakıyor... Ailenin erkekleri zamanda yolculuk yapabiliyor… Bunun için gereken, karanlık bir yere girmek, gözü kapatıp, dönülecek anları düşünmek… Sonrası hataları silmek, iletişimleri düzeltmek… Yapılabilecek ne varsa onun peşine düşebilme ve zamanı yenileme yeteneği… Böylece zaman üzerine düşünmeye başlıyoruz, geri alabilseydik neleri alabileceğimize dair bolca kaynağımız mevcut, üzerine de bolca düşünmüştük zaten… Oğul startı veriyor, aşk için kullanıyor elbette… Kimin filminde olduğumuzu gayet iyi biliyoruz… Bir karşılaşmayla hikayemiz şekilleniyor, o karşılaşma silinince yenisinin peşinden koşuluyor… İlişkinin sonraki seyri de, zaman yolcusunun tercihleri de hep muhafazakar yerlere çıkıyor… Yani yetenek doğru ellerde… Öykümüzde aşkla kalıyor, aşkla büyüyor… Komediye gaz vermeyi tercih etmiyor Curtis… Absürtlüğe, ironiye burun kıvırıyor ki zira hedef belli… Zaman muhasebesini yapmadan önce “About Time”ı film olarak değerlendirelim önce…

“About Time”, sevilesi bir film her şeyden önce… Eldekini kaybettirip yeniden bulduran, tipik bir kendini iyi hisset filmi... Albenisinde Domhall Gleeson’un payı büyük… Bill Nighy’nin de her daim gönlümüzde yeri var… Lakin bu sevimliliği zedeleyen en önemli unsur Gleeson’a yaşlı bir hatunun eşlik etmiş olması… McAdams, dört yıl sonra yeniden zaman yolcusunun karısı olmuş, Eric Bana’nın karısı rolünden sonra bu kez Gleeson’a eşlik etmesi pek hoş olmuyor… Tamam bir havası var, sempatik hatun ama yakışmıyor role… Hoş, rolün pek karakterle alakası yok, süs bitkisi formundan ileriye gitmiyor ama yine de McAdams kadronun zayıf noktası… 83’lü Gleeson’ın 20’lerinde olduğuna inanmakta güçlük çekmiyoruz ama 78’li McAdams’ı genç kız olarak yememiz mümkün değil... Ki, bu durum sinir bozucu aynı zamanda... Gamzeli gülüş için poster kızı olabilir hatun ama film için doğru isim değil... Filmin en büyük eksiğiyse temposu… İki saatlik süre boyunca, aynı şeye söylemeye çalışan Curtis, filmi gereksiz yere uzatıyor da uzatıyor… Farklı bir şey göremediğimiz yaklaşık yarım saatlik bu sündürme tercihi, finalin de etkisini düşürüyor… Finalin de pek zayıf olduğunu belirtmek lazım elbette… Eni sonu zaman kıymetli, sevdiklerinizle geçen zamanın kıymetini bilin, içinizden gelenleri söyleyin diyor “About Time”… 

Zaman gerçekten kıymetli mi? Kıymetliyse, değer ölçümüz sadece sevdiklerimizle geçen zaman mıdır? Herkesin kendince görüşü vardır elbet, hepimiz zaman konusunda ahkam kesiyoruz durmadan… Dönem dönem karşımıza gelen filmler, hep aynı şeyi gösteriyor bize… Rota o kutsal aile, onlarla geçen zamanın kıymeti… Oysa zaman, insanın ürettiği ve sonra da kölesi olduğu bir kavram… Ona ayak uydurmak niyetiyle yapılanlar, insanın kendini heba etmesinden öteye geçmiyor… İnsanın pusulası değil zaman, ya da rotası… Kıymetini bilmek uğruna harcamak, tekrar tekrar aynı şeyleri yapmak gibi dikteler de aynı zaman gibi birer yanılsama… Günümüz insanı “an”lara kendini hapsediyor artık… Durmadan harcadığı şeyler, teoriye girişmeden pratiğe geçmek… Sormadan, öğrenmeden ahkamlarını kesip, karşılık bulduğunda kırıp döktüklerini toparlamak için harcamak zamanını… Peki nedir zaman, ya da doğrumudur o meşhur carpe diem slogan? Zamanın farkında olmak lazım en başta, kölesi olmadan, kendine baskıya evirmeden… Filmlerin dikte ettiği gibi, zamanı sevdiklerinizle geçirmekte harcamak bir bakıma… Zira güllük gülistanlık değil sevdiklerimiz… Kurala uymadan içinden geldiği gibi yaşamalı insan, doğallığın dışına çıkmadan, zamanı çok kafaya takmadan… Kendini iyi hissetmek için odaklanılması gereken “an”da, ikinci şans için beklenenler değil, nefes alınan her an...


Dizi Ajandası : 20 / 26 Ocak

Pazartesi, Ocak 20, 2014
Üç yeni dizi, bir yeni sezon açılışı ve iki sezon finali barındıran haftada önemli dizilerin bazıları da molada... Büyük merakla beklenen “Black Sails”in başlayacağı haftanın diğer öne çıkanları “Sleepy Hollow” ve “Dracula”nın sezon finalleri olacak...


Pazartesi:
2 Broke Girls  3x14  And The Dumpster Sex
Archer  5x2  Archer Vice: A Kiss While Dying
Beauty and the Beast  2x10  Ancestors
Being Human U.S.  4x2  That Time of the Month
Castle  6x13  Limelight
Hart Of Dixie  3x10  Star of the Show
How I Met Your Mother  9x15  Unpause
Intelligence  1x3  Mei Chen Returns
Mike & Molly  4x9  Mike & Molly's Excellent Adventure
Mom  1x14  Leather Cribs and Medieval Rack
Sleepy Hollow  1x12 / 1x13  The Indispensable Man / Bad Blood  [Sezon Finali]
Switched at Birth  3x2  Your Body is a Battleground
Teen Wolf  3x15  Galvanize
The Blacklist  1x12  The Alchemist
The Fosters  1x12  House and Home


Salı:
Brooklyn Nine-Nine  1x14  The Ebony Falcon
Chicago Fire  2x13  Tonight's The Night
Cougar Town  5x3  Depending on You
Dads  1x14  Bully Gene
Death In Paradise  3x2
Justified  5x3  Good Intentions
Killer Women  1x3  Warrior
New Girl  3x13  Birthday
Pretty Little Liars  4x16  Close Encounters
Ravenswood  1x8  I'll Sleep When I'm Dead
Supernatural  9x11  First Born
The Goldbergs  1x14  You Opened the Door
The Mindy Project  2x14  The Desert
The Originals  1x11  Après Moi, Le Déluge
Trophy Wife  1x13  The Tooth Fairy


Çarşamba:
American Horror Story  3x12  Go to Hell
Arrow  2x11  Blind Spot
Baby Daddy  2x18  The Lying Game
Broad City  1x1  What a Wonderful World  [Yeni Dizi]
Chicago PD  1x3  Chin Check
Criminal Minds  9x13  The Road Home
CSI  14x13  Boston Brakes
Kirstie  1x8  Maddie vs. Maddie
Law & Order: SVU  15x12  Jersey Breakdown
Melissa & Joey  3x18  Independence Day
Men at Work  3x1  Post-Posal
Modern Family  5x13  Three Dinners
Nashville  2x12  Just for What I Am
Psych  8x3  Cloudy with a Chance of Improvement  
Republic of Doyle  5x13  Welcome Back Crocker
Revolution  2x12  Captain Trips
Suburgatory  3x2  Victor Ha
Super Fun Night  1x13  Let the Games Begin
The Middle  5x12  The Carpool
The Tomorrow People  1x11  Rumble
Workaholics  4x1  Orgazmo Birth  [Yeni Sezon]


Perşembe:
Anger Management  2x47  Charlie and the Pajama Intervention
Community  5x5  Geothermal Escapism
Parks and Recreation  6x12  Farmers Market
Rake  1x1  Serial Killer  [Yeni Dizi]
Reign  1x9  For King and Country
Saving Hope  2x13  Wide Awake
Sean Saves The World  1x13  I Know Why the Caged Bird Zings
The Spoils of Babylon  1x3  The Rise of the Empire
The Vampire Diaries  5x11  500 Years of Solitude
White Collar  5x12  Taking Stock


Cuma:
Banshee  2x3  The Warrior Class
Bones  9x14  The Master in the Slop
Dracula  1x10  Let There Be Light  [Sezon Finali]
Enlisted  1x3  Prank War
Grimm  3x12  The Wild Hunt
Helix  1x4  Single Strand
Last Man Standing  3x14  Renaming Boyd's School
Raising Hope  4x13  The Thrilla in Natesvilla
The Carrie Diaries  2x12  This Is the Time
The Neighbors  2x14  Man, Actually


Pazar:
American Dad!  9x11  Cock of the Sleepwalk
Bitten  1x3  Trespass
Black Sails  1x1  Pilot  [Yeni Dizi]
Bob's Burgers  4x11  Easy Commercial, Easy Gommercia
Episodes  3x3
Family Guy  12x11  3 Acts of God
Girls  3x4  Deep Inside
House of Lies  3x3  Boom
Looking  1x2  Looking for Uncut
Lost Girl  4x11  End of a Line
Mr. Selfridge  2x3
Shameless (US)  4x3  Like Father, Like Daughter
The Mentalist  6x14  Grey Water
The Musketeers  1x2  Sleight of Hand
The Simpsons  25x11  Specs and the City
True Detective  1x3  The Locked Room


Yeni Video: Replikas "Ljubljana"

Cuma, Ocak 17, 2014
2013'ü bir box set ve bonus e.p. ile kapatan Replikas, 2014'e de yeni video kliple başladı... Mayıs ayında Ada Müzik etiketiyle yayınlanan ve "Köledoyuran / Dadaruhi" albümlerinin 10. yıl baskılarından oluşan box set'in bonusu olarak kavuştuğumuz e.p., yedi enstrümantal şarkıdan oluşuyor ve yedi şehirden ilham alan bir yolculuk sunuyor... Bu sefer durağımız "Ljubljana"



86. Oscar Adayları Açıklandı!

Perşembe, Ocak 16, 2014
2 Mart'ta sahiplerini 86. kez bulacak Oscar ödüllerine aday olan isimler açıklandı. Her geçen yıl tansiyonu düşen ve iyice sönükleşerek şaklabanlık gösterisine dönüşen akademinin bu yılki saçmalıkları şöyle;

EN İYİ FİLM
American Hustle
Captain Phillips
Dallas Buyers Club
Gravity
Her
Nebraska
Philomena
12 Years a Slave
The Wolf of Wall Street

EN İYİ YÖNETMEN
Alfonso Cuaron | Gravity
Steve McQueen | 12 Years a Slave
Alexander Payne | Nebraska
David O. Russell | American Hustle
Martin Scorsese | The Wolf of Wall Street

EN İYİ ERKEK OYUNCU
Christian Bale | American Hustle
Bruce Dern | Nebraska
Leonardo DiCaprio | The Wolf of Wall Street
Chiwetel Ejiofor | 12 Years a Slave
Matthew McConaughey | Dallas Buyers Club

EN İYİ KADIN OYUNCU
Amy Adams | American Hustle
Sandra Bullock | Gravity
Cate Blanchett | Blue Jasmine
Judi Dench | Philomena
Meryl Streep | August: Osage County

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Barkhad Abdi | Captain Phillips
Bradley Cooper | American Hustle
Michael Fassbender | 12 Years a Slave
Jonah Hill | The Wolf of Wall Street
Jared Leto | Dallas Buyers Club

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Sally Hawkins | Blue Jasmine
Jennifer Lawrence | American Hustle
Lupita Nyong’o | 12 Years a Slave
Julia Roberts | August: Osage County
June Squibb | Nebraska

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO
American Hustle | David O. Russell ve Eric Singer
Blue Jasmine | Woody Allen
Dallas Buyers Club | Craig Borten ve Melisa Wallack
Her | Spike Jonze
Nebraska | Bob Nelson

EN İYİ UYARLAMA SENARYO
Before Midnight | Julie Delpy, Ethan Hawke ve Richard Linklater
Captain Phillips | Billy Ray
Philomena | Steve Coogan ve John Pope
12 Years a Slave | John Ridley
The Wolf of Wall Street | Terence Winter

YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM
The Broken Circle Breakdown (Belçika)
The Great Beauty (İtalya)
The Hunt (Danimarka)
The Missing Picture (Kamboçya)
Omar (Filistin)

EN İYİ ANİMASYON
The Croods
Despicable Me 2
Ernest and Celestine
Frozen
The Wind Rises

EN İYİ ÖZGÜN ŞARKI
Happy | Despicable Me 2
Alone Yet Not Alone
Let It Go | Frozen
The Moon Song | Her
Ordinary Love | Mandela: Long Walk to Freedom

EN İYİ BELGESEL
The Act of Killing
Cutie and the Boxer
Dirty Wars
The Square
20 Feet from Stardom

EN İYİ KURGU
American Hustle | Jay Cassidy ve Crispin Struthers
Captain Phillips | Christopher Rouse
Gravity | Alfonso Cuaron ve Mark Sanger
12 Years a Slave | Joe Walker
Dallas Buyers Club | John Mac McMurphy

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ
The Grandmaster | Philippe Le Sourd
Gravity | Emmanuel Lubezki
Inside Llewyn Davis | Bruno Delbonnel
Nebraska | Phedon Papamichael
Prisoners | Roger Deakins

EN İYİ MAKYAJ & SAÇ TASARIMI
Dallas Buyers Club
Jackass Presents: Bad Grandpla
The Lone Ranger

EN İYİ SES KURGUSU
All Is Lost
Captain Phillips
Gravity
Lone Survivor
The Hobbit: The Desolation of Smaug

EN İYİ SES MİKSAJI
Captain Phillips
Gravity
The Hobbit: The Desolation of Smaug
Lone Survivor
Inside Llewyn Davis

EN İYİ GÖRSEL EFEKT
Gravity
The Hobbit: The Desolation of Smaug
Iron Man 3
The Lone Ranger
Star Trek Into Darkness

EN İYİ PRODÜKSİYON TASARIMI
American Hustle | Judy Becker ve Heather Loeffler
Gravity | Andy Nicholson ve Rosie Goodwin
The Great Gatsby | Catherine Martin ve Beverly Dunn
Her | K.K. Barrett ve Gene Serdana
12 Years a Slave | Adam Stochausen ve Alice Baker

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
American Hustle | Michael Wilkinson
The Great Gatsby | Catherine Martin
The Invisible Woman | Michael O’Connor
The Grandmaster | William Chang Suk Ping
12 Years a Slave | Patricia Norris

EN İYİ ÖZGÜN MÜZİK
The Book Thief | John Williams
Gravity | Steven Price
Her | Arcade Fire
Philomena | Alexandre Desplat
Saving Mr. Banks | Thomas Newman


Yeni Video: Elbow "Fly Boy Blue / Lunette"

Çarşamba, Ocak 15, 2014
Üç yıldır yolunu gözlediğimiz yeni Elbow albümüne sonunda kavuşuyoruz... İngiliz beşli henüz detaylarını tam olarak paylaşmadıkları albümlerinin adını açıklamakla kalmadı hem tarih verdi, hem de albümün ilk şarkısını servis etti... "The Take Off And Landing Of Everything" adını taşıyacak albüm, grubun altıncı stüdyo işi olacak ve 3 Mart'ta kulaklarımızda yankılanacak...

Standart baskıda yer alacak 10 şarkının adıysa şöyle;
1. This Blue World
2. Charge
3. Hallelujah Morning (Real Life)
4. Honey Sun
5. New York Morning
6. Fly Boy Blue / Lunette
7. My Sad Captains
8. Colour Fields
9. The Take Off and Landing of Everything
10. The Blanket of Night



Yeni Video: Redd "Aşık Oldum Celladıma"

Çarşamba, Ocak 15, 2014
Redd, 2012 mayıs ayında çıkan ve büyük beğeni toplayan "Hayat Kaçık Bir Uykudur" isimli albümünün üçüncü videosunu "Aşık oldum celladıma" adını taşıyan şarkıya çekti. 

Sözü ve müziği Doğan Duru'ya ait olan şarkının klip yönetmenliğini ise Redd’in gitaristi Güneş Duru üstlendi. Gökhan Atılmış’ın görüntü yönetmenliğinde ve Funda Ödemiş’in yapımcılığında çekilen klibin styling’ini moda tasarımcısı Nihan Buruk gerçekleştirdi. Çekimler 2 gün sürdü. İlk gün Orion stüdyolarında, ikinci gün ise Cihangir’de çekilen klipte adını "Balans ve Manevra" filmindeki rolüyle duyuran Selma Merter ve "Hükümet Kadın" filminde başrolü paylaşan Merve Atılmış oynadı.



Escape Plan : Dedeler Kaçışta, Yönetmen Kiralık!

Çarşamba, Ocak 15, 2014
Popüler Amerikan sinemasının seksenli yıllarda en büyük ihraç kaynağı, sonunda mutlaka kendilerinin kazandığı zaferlerin belgeseli olan aksiyon filmleriydi... Her hafta yeni filmin gösterime girmediği bir ortamdaydı sinemalar, en önemli film izleme mecrasıysa videoculardı... Video kaset kiralama dükkanlarındaki hazineleri sağdan say desek herhangi birine istisnasız ilk on filmin arasına birer Stallone ve Schwarzenegger filmi girerdi mutlaka... Nasıl girmesin, Rocky desen seriydi, Rambo desen seri, Conan desen seri... Üstelik bir Rocky 4 vardı ki, deplasmanda dövüyordu can düşmanını... Boks yapıyor, Sly işte falan derken bir Amerikalı’yı Rus’a vurması için canlandırmaya çalışıyorduk oturduğumuz yerden kalkarak: “Vur, vur, hadii! İndir şu pisliği!”... Kaçıncı seyredişimiz olursa olsun dudaklarımızdan o yumruklar gibi makine düzeninde çıkan o cümleler döneminde ruhuydu... Tuhaf yıllardı işte, sinemayı sevmek içinde doğru zamandı... 

Dönemin starı ikiliden Arnie çok daha çabuk evirdi yolunu aksiyondan... Komedilere girişti, anaokul polisi oldu, yarı boyunda ikiziyle maceraya atıldı hatta hamile bile kaldı sonunda... Belleklerde son pozu 1991’in efsane filmi “Terminator 2”den sonra valiliğe kadar pek girişmedi aksiyona... Sly ise seriler adamıydı daha çok... Rocky ile aldığı oscar, yeni seri Rambo derken kartpostal adamı olmaktansa ciddiye alınmayı hedefledi bir anda... 1976’da Rocky ile başlayıp 1990’da Roky 5’e kadar süren çizginin dışına da iki komediyle çıktı Stallone... Baktı olmuyor biraz daha debelendi ama toparlayamadı 2006 yılına kadar... Rocky Balboa ile yaptığı geri dönüşün en önemli nüvesiyle nostaljiydi, dönem ruhuydu... Bu yüzden bayılmıştık... Bugün baktığımızda; 1946 doğumlu Sylvester Stallone ile 1947 doğumlu Arnold Schwarzenegger artık dede kıvamında... Ve yolları ayrı gibi gözükse de, hep kesişen iki dede onca yıl sonra ilk kez aynı filmde yan yana... Eşit başrollerle, tadından yenmez hallerde hem de...

Konuyu zaten herkes biliyordur, Ray Breslin meşhur bir hapishane güvenlik uzmanı... Ata sporuymuşçasına kafa yorup hapishanelerden zevkine kaçıp, bir de üstüne para alıyor... Devlete de nanik yapıyor sonrasında, “hani kaçmak mümkün değildi, kaçtım la ben” diyor... Peşinden özel bir teklif geliyor Sly abimize, yeni bir tesis denenecek... Ara vereyim sonra diyor ama iki misli para diyorlar, atlıyor hemen... Ama ne görsün, tesis dirsek çürüttüğü kitabında tarif ettiği hapishane... Anlıyoruz ki, biri hatmetmiş kitabı kurmuş tesisi... Sly’ı bağlasan durmaz haliyle, çabuk bir tanışmayla Emil Rottmayer’le de tanışıyor... Arnie’yle Sly, kaçış hazırlıklarına girişiyor... Hapishane müdürü ve bir kaç müslüman mahkum dışında kimseyle göz teması kurmadan tamamen hikayesine ve sözde şaşırtmasına odaklanan filmimiz, dedeler kaçışta temasına uygun olarak yağ gibi akıp gidiyor, sıkmadan izletiyor kendini... Lakin benim itirazım başka...

Rocky, Rambo, Conan, Terminatör, Predator derken ne varsa ikişer üçer kez seyretmiş 75’li bir çocuk olarak akranlarımla en büyük arzumuz ikiliyi aynı ringte görmekti... Ayı gibiydi Arnie, Sly ufak tefek adamdı, iki misli bir ayıyı nasıl döverdi ama olsun koca rus aygırını yere sermişti, şansı vardı illa ki... 

Bu hafta vizyona giren “Escape Plan” söz konusu olunca, o günler geldi aklıma işte... “Cehennem Melekleri”nde de gelmişti ve neyse ki durumu idare etmiştik bir şekilde... Yeni nesil, eski nesil karması aksiyonu bolca vermiş bir şekilde durumu kotarmıştı... Stallone tek başına antremanını da “Bullet to the Head” ile beklentilerin üzerinde geçmişti, Schwarzenegger daha şanslıydı “The Last Stand” ile doğru yönetmenin ellerinde daha iyi iş çıkarmıştı... Kağıt üzerinde çok iyi görünen formüldü “Escape Plan”, dönem ruhuna göz kırparsa olurdu...

2003’te “Ondskan” ile şahane bir iş çıkaran Mikael Håfström 1960 doğumlu bir İsveçli olarak ikilimizle muhtemelen 20’lerinin ortalarında tanışmıştır en geç... Belli ki bizim gibi bol aksiyonla etkileşime geçmemiş, kravatını kafasına bağlayıp hayali silahını ateşleyip ben ramboyum dememiş, ya da yere çömelip şimşek sesleriyle çömeldiği yerden kalkıp güneş gözlüklerini takıp Terminatör olmamış... O zaman niye 2005’te “Raydan Çıkanlar”la başlayan Hollywood transferine imza attı bu adam sorusu düşüyor aklıma... Peşpeşe “1408”, “Shanghai” ve “The Rite” ile hep ilk filmini mumla aratmıştı zaten ama, o çocuğun rüyasını eline geçirmişken nasıl böyle düz bir film çıkarır ortaya... Kiralık yönetmen olarak varla yok arası, ne yaptığını da anlamak zor... Çektiklerini kurgu masasına bırakıp, çekini bozdurmaya gitmiş adeta...

Adını hiç duymadığımız Miles Chapman ile “Machine Gun Preacher”dan Jason Keller’in kotardığı senaryo nispeten iyi... Çok zaman kaybetmeden, amaca yönelik mavralarla hedefi tutturan yemede yanında yat işlerden... Seyirci için izlemesi ve takibi kolay, vasatı aşabilecek bir eğlencelik kağıt üzerinde... Üzerine tek gereken yönetmenin cilası... Håfström da bu cilayı atmak yerine, eli yüzü düzgün standart bir Amerikan gişe aksiyonu çıkarmayı tercih etmiş... Bu tercih elbette gişede olumlu sonuçlanır, yapımcıların yüzünü güldürür ama keşke ikilinin en meşhur dönemlerinde yarattıkları kahramanlara öykünen çocuk gözüyle yaklaşabilseymiş filme... Uzun yıllar sonra gelen bu karşılaşmanın tadını doyasıya çıkarabilirdik hep birlikte... Beklediğimiz gibi rakip değiller ama olsun, zaman zaten kardeşlik zamanı der burkulmazdık... Koltuğa oturan, o günleri hatırlayan o saf çocuklar gibi dokunsaydı Håfström... Çünkü o dokunuş, bambaşka bir boyuta taşırdı filmi... Ki o boyutta sinemayı sevmek var...


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template